Selam!
İyi okumalar...
------
------
'Askerlik rütbe ya da elbise değil, ruhtur!'
Ömrü boyunca bunu duymuştu çekik gözlü kız. Babasından kurtulmak için evden kaçtığında, aç karnını doyurmak için sığındığı çetede, yağmacıların lideri tarafından bir silaha dönüştürüldüğünde... Her zaman bunu duymuştu ve bunun içinde var olmadığını işitmişti.
Ta ki Carmen ile tanıştığı; daha doğrusu herkes onu ölüme terk ettiği zaman Carmen'in onun hayatını kurtardığı güne kadar... O gün Carmen onda bu ruhu gördüğünü söylemişti. Yeni bir hayata başlayabileceğini anlatmıştı. Zayıflık olarak gördüğü her şeyin aslında her insanda var olan değerler olduğunu fark ettirmişti. Elinden tutmuş, yeni hayata ilk adımlarını atarken yanında olmuştu. Yanında kalmıştı.
Kurtarılmayı beklediğini feryat eden ruhuna rağmen bedeni hep gurur yapıp susmuştu. Carmen ve Onyeka o çığlıkları duymuştu. Ses seda etmeden, gururuna dokunmadan yaralarını sarmışlardı. Ve Lena inanmıştı.
Ona tüm yapılanlara inat en zirvede olması gerekiyordu.
Enerji seviyeli bir kız çocuğu olarak sokaklarda eğitim görmek düşünülenden zordu. Sizin için hırsızlığın çok kolay olduğunu düşünüyorlardı. Bu yüzden hep fare muamelesi yaparlardı. Şefkate, ilgiye ihtiyacı olmayan bir deney ürünü gibi... İnsan değilmişsiniz gibi. Küçük bir çocuk olduğunuzu unuturlar, sadece henüz nasıl kullanacağınıza dair fikrinizin bile olmadığı gücünüze odaklanırlardı. Yardım eli uzatmazlardı. Sizi yakalamaya çalışanların sizden daha profesyonel özel seviyeliler olduğunu önemsemezlerdi. Bu yüzden kendini güvene alabilmesi imkansızdı.
Lena onu yakalayan çetede hayatta kalabilmek için tüm hünerlerini sergilemek zorunda kalmıştı. Hızlıydı, minyon fiziğinin verdiği bir atikliği vardı. Yapamadığı her şey adına yediği cezaların sızısı sırtında ve uyluklarında dün gibi tazeydi. Saçını hâlâ kısa tutardı. O günlerden kalma bir alışkanlık olarak insan sevmiyordu. Varlıklarına ne güveni ne de saygısı vardı. En azından hep böyle söylerdi etrafındakilere. Onların geçmişine imrendiğini gizlerdi dışa vurduğu soğuk tavırlarla. Hepsinin içinde çok istediği bir şeye ait parçalar vardı. Hiç sahip olamadığı...
Zirveye ulaştığı an o insanların imrendiği kişi kendisi olacaktı. Bu kez içten içe başkası olmak isteyen Lena olmayacaktı. Bu uğurda her şeyi yapardı. Zira o başına gelenlere inat kaybolmamış, yılmamıştı. Kimseye ihtiyacı yoktu.
Karşı masada beraber yemek yerken gülen Carmen ve Bet'e kaydı gözü. Özellikle Carmen'e hiç ihtiyacı yoktu. Onu anlamayan, amacını desteklemeyen kişilerden uzak durmalıydı. Bu canını yaksa, akşam sohbetlerini özlese bile... Carmen onunla verdiği emirler dışında hiç konuşmuyordu. Üst rütbeli olarak iletişimlerini tamamen kesmesi mümkün değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOZA
Science Fiction"Kelebek öldü." dedim dişlerimi sıkarak. Adam ürpermedi bile. Omuzlarımdaki ceketinin yakasını düzeltti önce, ardından parmaklarını boynuma yönlendirip işaret parmağını ve orta parmağını tam atan nabzımın üzerine koydu. Gözleri o an verdiğim nefesi...