Falling Love With The Devil

356 35 29
                                    

Chasing Cars, Sleeping at last

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Chasing Cars, Sleeping at last.










Son şimşekler çaktı bize,
Ardından bir arzu kapladı içimizi,
Nasıl düşlüyorsan bizi,
Tanrıya minnetini göster öyle.




Parça parça koparıldık. Hayallerimiz, ailemiz, arkadaşlık ilişkilerimiz, aşk hayatımız ve daha nicesi. Belki on yıllık belki otuz yıllık hayatımız oldu. Ama ne kadar olursa olsun kaybetmek duygusunu tattık en az bir kere.
Belki farketmedik, belki de umursamadık. Ama hissetmiştik. Sadece hissi tanımlayamadık.

Kimsenin hayatı mükemmel değildi, mükemmel olamazdı zaten. Çünkü kusursuz bir hayatı yaşayan biri bile kendince bir sürü kusur bulurdu. Kimse mükemmelliyete alışamazdı. Her şekilde zorluklarımız vardı bizi düşüren, ve daha güçlü kalkmamızı söyleyen.

Burada tek bir yanlış vardı. Kimse bizi düşürmüyordu. Kimse bizi düşüremezdi biz düşmeyi kabullenmediğimiz sürece. Kendi kendimizi yıkıyorduk. Hayatlarımıza çukurlar kazıyor, alnımıza kaybeden yazıyorduk.

Biz buyduk. Kendimizi defalarca kez sevmeyi denemiş bile olsak, kendimizi sevdiğimizden daha çok düşürmeyi seviyorduk. Öyle ki bazen ne yapacağımızı bilmiyorduk.

Düşüyorduk, kalkıyorduk ve yine düşüp yine kalkıyorduk. Ama asla bu döngüyü bırakamıyorduk. Nedenini ise yakın zamanda çözmüştüm.

Eğer hiç düşmeyeceğimiz bir hayatımız olsaydı, kendimizi kaldıracak bir olayımız da olmazdı. Biz eğer bu döngüye sahip olmadan bir hayat sürseydik iyi ve kötü arasındaki ayrımı kaybederdik. Sevincimiz ise bu döngü ile birlikte yok olurdu çünkü sevinecek şeyleri bulamazdık. Mutluluk ve üzüntü duygumuzun arasındaki ince çizgiyi yok ederdik.

Ama düşünce, kötüyü tadan yanımız iyiyi görünce sevinebiliyordu. Taktire şayan bir hayat olamazdı, ama kalkışlarımız taktire şayan sayılırdı.

Hayatlarımız bir kasenin içine doldurulsa, hiçbir şey yaşayamamış insanınki bomboş kalırdı. Ama sürekli düşüp kalkmış bir insanınki dolup taşardı. Ve o kasenin içindem pişmanlıkları, tecrübeleri ve mutlu anıları taşardı.

Kendimi böyle avutuyordum. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde akışına bırakmıştım her şeyi. Bu yüzden ona bu cümleyi kurmuştum. "Eğer yanlış bir yoldaysam gitmeme izin verme o zaman."
Onun ise bir şekilde işine gelmiş olmalıydı art niyeti yoktu, bundan emindim.

Bahçeden dışarı çıktığımızda yani okula geri girdiğimizde onu takip etmiştim çünkü ne yapacağımı bilmemiştim. İstese de istemese de bana bir şekilde yol gösteriyordu. Ne kadar doğru ya da ne kadar yanlış bilmiyordum ama hiç değilse bir yol çizebiliyordum.

Ben onu takip etmiştim ancak o bunu bişse bile sesini çıkarmamış ve beni şaşırtmayacak bir şekilde resim odasına gelmişti. Kyungsoo'yu onca geçmişime rağmen birden satmış oluşum ise beni oldukça rahatsız etse bile sanırım gitmeyecektim. Nedenini bilmiyordum.

Ta fievre, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin