Bird In Cage

294 35 30
                                    

So beautiful, -Dpr ian

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

So beautiful, -Dpr ian




"Acının tatlı sesi,
Beyaz teninin hissi,
Unutamam seni,
Yarının hikayesi."













Eğer dört duvarın arasında sıkışmış olsaydınız, ne hissederdiniz? Dışarıyı görebiliyorsunuz, ama çıkamıyorsunuz. Dışarıda kanat çırpmak için heves ediyorsunuz, ama ölene kadar bir kafesin içinde dönüp dolanmaya mahkum edilmişsiniz. Siz hayata kanat çırpamadan, hayat size pençesini göstermiş.

Yemeğiniz yanınızda, ama istediğiniz tok olmak değil. Sadece haraket etmemekten kaskatı kalmış kanatlarınızı açıp bir saniye dahi olsa çırpmak istiyorsunuz. Kim bilir, belki uçmayı unutmuşsunuzdur. Belki de hiç bilmemişsinizdir zaten uçmayı. Sahi o kafesten çıkabilseydiniz eğer, ne yapardınız?

Kaçabilir miydiniz? Tok olmaktansa aç olup istediğinizi yapabilme hissiyatı daha mı cazip gelirdi? Yoksa yediğim önümde yemediğim arkamda der, ve elinizdeki tek şansı o kafesin içinde devam ettirmek için mi harcardınız?

Peki, eğer kafesten çıkabilseydiniz kaçabilecek miydiniz ki? Yıllardır çırpmadığınız kanatlarınızın size ne gibi bir yardımı olabilirdi ki? Şanslıysanız uçabilirdiniz, ama garantisi yoktu. Düşebilirsiniz, belki de hiç uçamayacaksınız.

İşte hayatlarımız, tam olarak bir kafes içine tıkılmış kuşu andırıyor. Yarının dünyası, geçmişin aynası.

Şimdi seçin bakalım, özgür olmak canınıza mal olacak olsa bile; özgür olmayı mı tercih ederdiniz?

"Okula gelmeyeceğini söylemiştiniz." Suratımı tamamen asmıştım, ve hiçbir şeyin beni güldürebileceğini de sanmıyordum.

Rose dudağını büzerek kafamı yaslamış olduğum ellerimi ayırıp avuçlarıyla sardı. "Jungkook öyle demişti." İşte bu beni gerçekten güldürdü. "Jungkook'a inanmak büyük bir hata Rosie." Mırıldanarak kafamı masaya yasladım. Bahçede bir çardakta oturuyorduk her zamanki gibi. Etraftaki insanları izleyip onları kendime göre yorumlamak en azından zamanın hızlı geçmesini sağlıyordu.

"Bir şey söylemem lazım." Kafamı yasladığım yerden kaldırıp aynı Rose ve Jisoo gibi dikkatimi Lisa'ya vermiştim. "Ben biriyle yazışıyorum."

"Bize bilmediğimiz bir şey söyle Lalisa." Jisoo'yu onaylar biçimde kafamı salladım. Bunu bilmeyen kalmamıştı zaten. "Jimin." diye mırıldandım. Bu çok belliydi sadece onun söylemesini beklemiştik, ve o da bu zamanı tercih etmişti. "Söylememe gerek yokmuş." diyerek telefonunu kapatarak, kocaman gülümsemesi ve fal taşı gibi açtığı gözlerini sırayla hepimizin üzerinde gezdirdi. "Ne düşünüyorsunuz?"

Ta fievre, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin