Valizi açıp elleri titrerken içinden bir tane defter çıkardı. Valizinde kıyafetlerden çok kitap vardı, gittiği okulda belki kitap olmazsa çocuklar zor durumda kalmasın diye.
Soğuktan kıpkırmızı olmuş elleri ile defteri ve kalemi alıp eski yerine oturdu. O sırada Yılmaz içeri girince göz göze geldiler. Yılmaz bakışlarını çekip, ateşe doğru ilerledi. O da eski yerine dönüp yorganın içine girdi.
Bir haftadır yeni, daha doğrusu onlar için eski olan mağarada kalıyorlardı. Babası onu kurtarmak için bir taktik uygulasa da başarısız sonuçlanmıştı, sadece Yılmaz bir adamını yaralı olarak askerlere bırakmak zorunda kalmıştı. Şimdi de sadece mağarada oturup etrafın sakinleşmesini bekliyorlardı.
Yusuf elinde ki kalemi deftere vurduğunda, ateşe odun atan adama baktı. Tam bir eşkıya gibi giyinmişti, puşisini omzuna almıştı. Ateşe bakarken kaşlarını çatmıştı. Yusuf aklına gelen şey ile yutkundu.
"Yılmaz.." dediğinde ilk defa adını kullandığı için kendi de karşısında ki adam da garipsemişti. Ela gözler anında kendine döndü. "Ben bu sene ilk defa atanacaktım bir ilkokula, oraya giderken beni tuttunuz. Şimdi rica etsem pratik yapmama izin verir misin?" diye sordu en nazik haliyle. Ela gözler kaşlarını çattı.
"Yap." dedi banane der gibi. Yusuf dudaklarını yaladı.
"Ama birinin beni dinlemesi gerekiyor, yani öyle daha iyi oluyor. Beni dinler misin? En azından yanımda otur, birine anlatıyormuş gibi yapayım." dediğinde ela gözler kaşlarını varmıştı, itiraz edeceğini anladığı için Yusuf hemen "Lütfen." dedi.
Yılmaz elinde ki son odunu da ateşe attıktan sonra elinde ki tozu iki elini birbirine sürterek temizledi. Ela gözleri ifadesiz bir şekilde bakarken yavaşça yeşil gözlü oğlanın yanına ilerledi. Yusuf kabul ettiğini görünce heycanla yorganın içine yer açtı adama. Yılmaz botlarını çıkarıp otururken, Yusuf yorganı ikisinin üzerine örttü sıkıca.
"İlk başta alfabeden başlıyoruz, harflerden." dedi yanında ki bedene kaçamak bir bakış atıp. Yılmaz kafasını hafifçe taşa yaslamış ona bakıyordu.
Yusuf bütün harfleri deftere yazarken, heyecanlıydı. Harfleri yazıp daha sonra tek tek okumaya ve tekrar etmeye başladı. Üzerini çiziyor ve harfleri tanımak için bir şeyler anlatıyordu.
Arada yanında ki bedene baktığında onun dikkatle deftere baktığını görünce heycanlanıp, daha çok ona yönelik anlatıyordu. Hiç üşenmeden sayfalara harfleri yazıp her birinde yeniden yeniden tekrarlıyordu.
Defterin boş bir sayfasını açıp, artık harfleri tek tek yazmaya başlamıştı. H, harfini çizdi ve altını çizdi.
"Bu harf-"
"H" yanında ki beden cevap verince, afallamış ifadesiyle ona döndü. Cevap vermesini beklemiyordu.
"Evet, doğru." dedi gülümseyerek, Yılmaz ona ifadesiz bir bakış attı. Yusuf hızla anlatmaya devam etti.
Harfler bitmişti ve artık kelimeleri okumaya sıra gelmişti, Yusuf deftere yazıyordu ve Yılmaz'da istifini bozmadan okuyordu. Yılmaz yazdığı kelimeye birkaç saniye baktı.
"Ela gözlü." diye okudu Yılmaz kelimeleri. Yusuf onun gözlerine bakarken, aklına gelmişti. Gülümseyerek yüzüne baktı.
"Evet.." dediğinde, Yılmaz halen ifadesiz duruyordu ama o ifadenin arkasında bir duygu yattığını biliyordu Yusuf.
"Ağam.." mağaranın girişinde adamlardan biri seslenince ikisi de bakışlarını çevirdi. Adam kafasını sallayınca, Yılmaz yerden destek alarak ayağa kalktı.
Postallarını giyinirken, Yusuf'a bakmamıştı. Seri adımlarla mağaranın girişine doğru giderken, o elinde ki defteri kenara bıraktı.
Yılmaz bir on dakika sonra elinde tabak ile geldi, Yusuf'a uzattığında teşekkür ederek aldı yeşil gözlü oğlan. Yılmaz cevap vermeden karşı tarafa geçip yemeğini yedi, Yusuf'da yemeğini yedikten sonra tabağı ile kalkıp onu diğer tabakların olduğu kısıma götürdü.
Döndüğünde defterini de valizine koydu, hava karardığı için yatağa girip erkenden uyumayı düşündü, Yılmaz dışarıda diğer adamlarla konuşuyordu.
Bugün diğer günlerden daha bir soğuk vardı, yorganın içine tamamen girse de titremesine engel olamıyordu.
Yılmaz bir süre sonra içeri geldiğinde sesler kesilmişti, muhtemelen herkes uyuyacaktı.
Yılmaz yatağın önüne gelip postallarını çıkardı ve yatağın içine girdi. Yorgan birden açılıp soğuk hava girince Yusuf aniden daha çok titredi, Yılmaz yatağa yatmadan önce ona bir bakış attı.
Yusuf kollarını kendine çekmiş kafasını, dizlerini de toplamıştı. Yılmaz derin bir nefes alarak onu kendine çekti. Yusuf kaşlarını çatıp ona baktı.
"Üşüyorsun, hasta olacaksın." dedi sinirle.
Kollarını afallamış oğlana sarıp kendine daha çok çekti, Yusuf şimdi ısındığını hissediyordu. O da kollarını yanında ki bedene sardığında, ikisi de gözlerini kapatmış uykuyu bekliyordu.
Avcı ve kurban sarılarak uyuyordu...