Bazen tek bir kelimeye bağlıdır geleceğin ''GİTME''
--------------------------------------------------------------------------------
Sabah çalan alarm sesiyle kalktım. Bugün yine okul vardı. Lanet... Saate baktığımda 1 saatim olduğunu gördüm hızlıca kalkıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra odaya geri dönüp dolabımın karşısına geçtim. Altıma siyah dar bir kot jean, üstüme buz mavisi bir gömlek giydim. Siyah kalın montumu üzerime geçirdikten sonra bordo olan boyunluğumu boynuma geçirdim, sonra hafif bir makyaj yaptım. Çantamı alıp tam odadan çıkacakken yatağımı toplamadığımı farkettim. Neyse zaten akşam tekrar bozulacağı için pek fazla önemsemedim. Çantamı koluma geçirip aşağı indim. İndiğimde Stiles'ın çoktan hazır olduğunu gördüm. Bende hemen bileklerimde biten siyah deri bot tarzı olan ayakkabılarımı ayağıma geçirip evden dışarı çıktım. Hızlıca arabaya bindim.
- Ben: Günaydın dün güzeldi değilmi.
- Stiles: Sanada günaydın ve evet dün harikaydı.
Stiles'ın dediği cümleden sonra sadece gülümsedim. Harika bir geceydi. Çok eğlenmiştik açıkçası. Yola baktığımda daha okula varmamıza çok vardı o yüzden çantamdan kulaklığımla telefonumu çıkarıp şarkı dinlemeye karar verdim. Maroon 5'in Maps şarkısını açtım. Gerçekten acayip güzel bir şarkıydı. Kulaklığı kulağıma takıp camdan dışarıyı izlemeye başladım. Soğuk bir gündü. Her zamanki Alaska havasıydı. Aslında güzel bir şehirdi. Sessiz, sakin... Ama bazen sıkıcı olabiliyodu. Yada soğuk... Ama alıştım artık. Keşke annem olsaydı. Aslında bunu aştığımı sanıyodum ama aştığım falan yoktu. Onu hala özlüyodum. Çıkıp gelse ne yaparım bilmem ama sevinirdim. Sonuçta o benim annemdi. Gitmesinin bi sebebi olmalıydı. Bizi bırakmasının babamı, beni, stiles'ı bırakmasının bi sebebi olmalıydı. Ama ne olduğunu hiç birimiz bilmiyoduk. Sanırım öğrenemicektik...
Fren sesiyle kendime geldiğimde okula vardığımız anladım. Kulaklığımı çıkarıp dışarı çıktım. Saate baktığımda ilk dersin başlamasına 5 dk olduğunu gördüm. Hızlıca fizik sınıfına gittim. İçeri girdiğimde neredeyse herkes gelmişti. Hemen kendime boş yer bulup oturdum. Dün akşam geç yattığımız için uykum vardı. Bu dersi sevmediğim için uyumaya karar verdim. Kafamı sıraya gömdüğüm anda gelen ses buna engel oldu.
- Justin: Sakın uyumayı düşünme prenses fizik dersin çok kötü şimdi kaldır kafanı.
- Ben: Hadi ama bir derslik sadece çok uykum var.
- Justin: Olmaz hadi kalk.
- Ben: Hem sen nerden çıkardınki benim dersimin kötü olduğunu belki iyi.
- Justin: Boşuna uğraşma biliyorum.
- Ben: Off tamam be.
- Justin: Güzel dersi dinle şimdi.
Kafamı gömdüğüm sıradan kaldırınca dersin başlamış olduğunu gördüm. İşkence başlıyor duyurulur...
5 Saat Sonra
Okuldan çıktığımda derin bir nefes aldım. Dersler sıkıcıydı ama Justin ve diğerleri olduğu için mutluydum. Bugün Justin beni eve bırakıcaktı biraz gezicektik. Otoparka indiğimde Justin arabasına yaslanmış beni bekliyodu. Yanına gittiğimde bana sarılıp yanağımı öptü.
- Justin: Selam güzelim.
- Ben: Selam.
- Justin: Nereye gitmek istersin.
- Ben: Önce sorun olmazsa kitapçıya gidebilirmiyiz. Kitap almam lazımda.
- Justin: Tabii hadi arabaya bin.
Hızlıca arabaya bindiğimde Justin'de bindi ve kitapçıya sürmeye başladı.
- Justin: Kitap mı alıcaksın.
- Ben: Evet evdekilerin hepsini okudum. Yeni kitap almak istiyorum.
- Justin: Benim içinde iyi olur yani bende kitap alırım belki.
- Ben: Kitap okurmusun.
- Justin: Prenses vampir olabilirim ama kitap okuyorum.
- Ben: Tamam tamam sadece sordum.
Bir süre sonra bir kitapçının önünde durduk. İkimizde arabadan inip dükkana girdik. Güzel bir dükkandı. Hemen raflara bakınmaya başladım. Justin'de peşimden geliyodu.
Bir süre sonra Yıldız geçidi ve notre damın kamburu adlı kitaplarda karar kıldım. Justin'in beğendiği kitap yoktu o yüzden o almamıştı. Kitapların parasını ödeyip dışarı çıktık. Hava soğumaya başlamıştı. Hızlıca arabaya binindik.
- Justin: Eee bakalım şimdi nereye gitmek istersin?
- Ben: Karnım aç aslında yemek yesek fena olmaz.
- Justin: Peki prenses sıradaki durağımız B-
- Ben: Burger King!!!!
Dediğimin ardından ikimizde güldük. O sırada telefonum çalmaya başladı. Gülmeyi kesip telefona baktığımda araynın Stiles olduğunu gördüm. Hızlıca açıp konuşmaya başladım.
- Ben: Noldu Stiles bişey mi oldu?
- Stiles: Evet Selena bişey oldu hemen eve gelmen lazım.
- Ben: Noldu ?
- Stiles: Telefonda olmaz hemen eve gel.
- Ben: Tamam geliyorum.
Telefonu kapattığımda Justin'e döndüm. Duymuş olucakki hızlıca arabayı döndürdü.
Yarım Saat Sonra
Eve vardığımızda arabadan hızlıca inip eve girdim. Çantayı bi kenara atıp salona geçtim. Justin'de arkamdan geliyodu.
- Ben: Evet Stiles geldim ne oldu bu kadar önem-
Gördüğüm kişi karşısında dondum kaldım. Hiç bişey yapamadım. Olmazdı değilmi. Gitmişti. Geri dönmüş olamazdı. Ona kızgındım sonra gelmeliydi şimdi değil. Tamam sabahki lafımı geri alıyorum. Ona sinirliyim. Bizi bırakıp gitmişti. Gelmemeliydi.
- Ben: Senin ne işin var burda.
- Annem: Bak kızım ben sadece bir hata yaptım sizi bırakıp gitmemel-
- Ben: Ne yani seni affedeceğimizi falanmı düşündün. Çık dışarı ve geri gelme tamammı? Senden nefret ediyorum. Yıllardır arayıp sormadın bile ve şimdi gelmiş af diliyosun. Affetmiyorum çık dışarı.
- Annem: Peki kızım peki ben sadece özür dilerim.
Yanımdan geçtiğinde kokusunu içime çektim onu gerçekten özlemiştim onu kovmamalıydım. Hızlıca salondan çıkıp koridora girdim. Kapıya baktığımda gitmek üzere olduğunu gördüm. O benim annemdi. Onu kovmamalıydım. O andan ağızımdan tek bir kelime çıktı.
- Ben: Gitme...
Bu arada yeni hikayem ölümüne yarışa bakmayı unutmayın!!!!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Dark Moon
Fanfictionİki kardeş yıllardır bildikleri ormanda gezerken kayboldular. Hiç bir şeyden haberleri yoktu. Ama en başından beri onları izleyen birileri vardı. VAMPİRLER. Peki niye onları öldürmediler? Macera, aşk, korku. Hazır olun her şey daha yeni başlıyor.