Hayatım hiç o mükemmel, hergün alışveriş yapan, makyajsız okula gitmeyen hatta evden bile çıkmayan o kızlar gibi olmadı. Sanırım bunun nedeni annemin olmaması ve benim bunun nedeniyle babamın kızı olmam. Açıkçası bundan da memnunum. Bugün cumartesi ve ben her zaman yaptığım gibi ormanın evin fazla uzak olmayan yerinde uçurumun kenarında düşünüyorum. Neyimi herşeyi. Aşağı baktığımda gerçekten de korkunç bir manzara vardı dalgalar şiddettli şekilde kayalıklara vuruyodu. Hava bugün fırtınalıydı. Klasik Alaska havası işte. Kolumdaki saatte baktığımda tam olarak 3 saattir burda olduğumu farkedip ayağı kalktım üzerimi silkeleyip elimde taşıdığım yeşil polarımı üzerime geçirdim. Beremi kafama yeniden taktım ve eve doğru yürümeye başladım fazla uzak değildi aslında ama hava kararmıştı ve ben biraz korkmaya başladım. Hayır ne diye o kadar uzun süre düşünüyorum ki lanet olsun. Zaten şu geçen dünkü olay sinirlerimi hala fazlasıyla bozuyo. Tanrım bir insan nasıl bu kadar düşüncesiz olur anlamıyorum ki. Polarımın fermuarını çekip yolama devam ediicektim ama birinin bana çarpmasıyla yere düştüm. Kafamı kaldırdığımda sessiz bir küfür savurdum. Çünkü gördüğüm kişi Justin Bieber'dı. Evet hani şu ukala olanından.
Justin: Sana geçen gün biraz daha dikkatli olmanı söylemiştim.
Ben: Evet söylemiştin ve bende dikkatliydim sen bana çarptın farkındaysan.
Justin: Kafanı aşağı eğerek yürümek yerine önüne baksaydın böyle omazdı.
Ben: Hah bana diyene bak sende o zaman kafanı kaldırarak yürü o zaman.
Justin: Bazen sinirlerimi o kadar çok bozuyosun ki seni parçalara ayırmak istiyorum.
Ben: Ne diyosun sen katil falan mısın yoksa zaten anlamalıydım yoksa gece gece burda ne işin olucakk-
Justin: Bi saniye durup nefes alırmısın. Hem katil falan değilim. Bana diyosun ama sende gece ve burdasın farkındaysan
Ben: Ahh tamam saçmaladım sanırım. Peki burda ne arıyosun?
Justin: Evde ailemle tartıştım ve bende kafamı dinlemeye geldim bilirsin ormanlara insanları rahatlatır.
Ben: Aslında ben rahatlattığını bilmiyordum.
Justin: Farketmez. Eee nereye gidiyosun böyle tek başına?
Ben: Eve gidiyorum sen?
Justin: Bende geri dönücektim istersen seni bırakabilirim.
Ben: Imm tamam olur zaten evim şu tarafta fazla uzak değil.
Justin: Tamam gidelim o zaman.
10 DAKİKA SONRA
Ben: Evet işte geldik evim burası.
Justin: Tamam o zaman ben gidiyorum okulda görüşürüz belki.
Ben: Justin istersen gel nescafe içeriz kahve derdim ama kahve yapmayı bilmiyorum.
Justin: Sorun değil kahve içmeyi sevmem zaten nescafe olur ama.
Ben: Tamam beni izle o zaman.
Justin: Tamam.
diyip justin'i içeri davet ettim nezaketen sonuçta hem babamla Stiles evde yoktu. Babam her zaman ki gibi işte Stiles ise Scott'ın yanındaydı bu yüzden sorun olmaz heralde.
Ben: Tamam sen salona geç ben nescafeleri yapı geliyorum.
Justin: Tamam salon şu tarafta değilmi?
Ben. Evet.
Justin: Şey peki baban annen falan evde değilmi?
Ben: Babam polis o yüzden şuanda işte. Bir kardeşim var adı Stiles o da evde değil arkadaşında ve anneme gelirsek annem yok benim yani ben küçükken bırakıp gitmiş.
Justin: Ben özür dilerim sormamalıydım benim hatam.
Ben: Hayır Justin senin hatan değil sormakta haklısın sonuçta merak ettin. Herneyse sen içeri geç ben nescafeleri yapıp geliyorum.
Justin: Tamam.
hemen mutfağa geçtim su ısıttım ve fincanları çıkarıp nescafe koyduktan sonra suyun ısındığını anladım ve fincanlara döktüm. İkisini elime alıp salona götürdüm içeri girdiğimde justin tekli koltukta oturuyodu.
Ben: Evet nescafeler geldii.
Justin: Teşekkürler.
Ben: Sorun değil. Eee anlat bakalım ailenle niye tartıştın.
Justin: Fazla önemli değil boşver.
Ben: Imm tamam o zaman şu okuldaki yanındaki çocuklar kimdi birlikte gördümde sizi.
Jutin: Ha onlar benim arkadaşlarım iki tanesi kardeşim olur.
Ben: Arkadaşlarındamı sizinle birlikte taşındı ilginç.
Justin: Tam olarak öyle değil aslında. İkisi öz kardeşim diğerleri de üvey kardeşim.
Ben: Vayy o zaman kalabalık bi ailesiniz.
Justin: Evet öyle denilebilir. Bu arada benim gitmem lazım belki sonra görüşürüz.
Ben: Tamam o zaman ben seni yolcu ediyim bu arada görüşürüz.
Justin: Tamam.
Ben: Tamam.
Justin: Peki.
Ben: Peki.
Justin: Tama bu can sıkıcı olmaya başladı biraz.
Ben: Evet can sıkıcı oldu.
Justin: Tamam tekrardan görüşürüz.
Ben: Görüşürüz.
diyerek Justin'i yolcu ettim. O gittikten sonra içeri geçip salondan kahveleri aldım ve mutfağa götürüp bulaşık makinasına koydum. Aslında düşündümde Justin o kadarda ukala biri değilmiş. Sonra yukarı çıkıp yapılacak ödevlerimi yapmaya başladım. Geçektende bugün o kadar kötü olmadı ve Justin gerçektende aslında hoş çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Dark Moon
Fanfictionİki kardeş yıllardır bildikleri ormanda gezerken kayboldular. Hiç bir şeyden haberleri yoktu. Ama en başından beri onları izleyen birileri vardı. VAMPİRLER. Peki niye onları öldürmediler? Macera, aşk, korku. Hazır olun her şey daha yeni başlıyor.