HASTANE

116 20 14
                                    

Jooheon arabayı ilk fabrikanın bahçesine parkettiğinde kemerimi çıkarıp indim. Sıkça bahsedilen bu fabrikalara daha önce hiç gelmediğim için dış cephenin her yerini özenle inceledim.

Arka tarafın kapısı açıldığında Changkyun'da arabadan inmiş ve bize yolu göstermek için önden yürümeye başlamıştı.

"Arkadaşlar. Bir şey saklama ihtimalleri kaç?"

Jooheon kulağıma fısıldadığında başımı çevirmeden cevap verdim.

"Sıfır."

Emindim çünkü babasını kurtarmak istiyordu Changkyun. Bizden bir şey saklayacak olursa kendisi zararlı çıkardı.

"Hoşgeldiniz Bay Changkyun. Bay Hyungwon beşinci bölümde."

Kapının girişindeki adamın yönlendirmesi üzerine fabrikanın içinde ilerledik. Ne işe yaradığını bilmediğim makineleri pembe, mavi önlüklü çalışan işçiler profesyonellik ile kullanıyordu.

Beşinci bölüme geldiğimizi üstteki dev tabela sayesinde kolaylıkla anlamıştım. Hemen ileride işçilerden farklı giyinimli, genç, uzun boylu ve itiraf etmek gerekirsede yakışıklı görünen biri duruyordu. Beyaz gömleğinin ilk üç düğmesi açıktı. Üzerindeki kesimi iyi olan siyah ceketin yakasındaki parlak broş ile kusursuz görünüyordu. Siyah kot pantolonunun kemer kısmına bağladığı yine siyah beyaz olan fular neredeyse diz kapaklarına kadar iniyorken onun Chae Hyungwon olduğunu anlamam zor olmamıştı.

Yargı dağıtıyordu. Sırıttım. Ah şu patronlar..

"Hyungwon-"

"Meşgulüm."

"Dostum, benim."

Uzun boylu genç karşısındaki işçiyi azarlamayı bırakınca arkadaşını görüp gülümsemiş, daha sonra arkasında duran bizi görünce tekrar kaşlarını çatmıştı.

"Yardımcı olabilir miyim?"

Sakin sesine aldanmak gibi bir niyetim yoktu. Vakit kaybetmeden onu sorgulamak istiyordum.

"Bu avukat Jooheon, yanındaki de ona yardımcı olan dedektif Minhyuk.-"

"Dedektif Lee demeni tercih ederim."

Yardımcı olan mı? Asıl yardımcı olan avukattı. Aslında soruşturmayı Jooheon'a bırakacağımı söylemiş olsamda bedenim söylediklerimden farklı hareket ediyordu. Changkyun'un önüne geçerek yakışıklılığı ile dikkatimi çeken gence baktım.

"12 Eylül günü ne yaptığını anlat."

"Ahm, şu mesele."

Önce Changkyun'a sonra tekrardan bana bakmıştı. Kenara çekilerek ilerideki odayı gösterdiğinde konuştu.

"Sessiz bir yerde konuşalım."

Acele etmeden bekledim iki arkadaşın önden gitmesini.

"Acele etme. Hızlı davranıyorsun."

"İşime karışma. Neyin doğru olduğunu bir avukat olarak sen değil, bir dedektif olarak ben biliyorum."

"Mesleğimi küçümseme."

"Mesleğini küçümsemiyorum. Kendiminkini yüceltiyorum sadece."

Beni umursamadan adımlarını hızlandırarak iki arkadaşın hemen ardından odaya girdi. Oldukça sade olan dört duvardı işte. Yinede incelemiştim doğam gereği. Masanın yanındaki deri koltukları işaret ettiğinde gidip oturdum. Changkyun karşıma, Jooheon'da boşluk bırakarak yanıma oturdu.

SECRET // { JooHyuk } Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin