Dayanamayarak kapının önüne çıktım. Jooheon konuşmayı bıraktığında adam başını bana çevirdi. Yamuk gülümsemesini takınmıştı hızlıca. Avukatta bana dönüp baktığında adamın sesini ben bile duymuştum.
"Gördün mü?! O... O benim sürtüğüm. Şimdi siktir git buradan."
Lanet olsun. Yaptığım şeyden pişmanlık duymaya başlamıştım. Geri adım attığımda adam yüzüne sahte bir masumiyet takınıp alt dudağını büktü.
"Ne o? Benden korkuyor musun yoksa? Ama sen.. Hani korkmazdın? Hani asla hayır demezdin? Benim olduğu-"
Tanrım.. Teşekkür ederim. O an ne kadar düştüğümü umursamayarak içeri girdim. Kapı aralığından tekrar karşıdaki iki adama baktım. Jooheon eli ile sıkıca adamın ağzını tutarken kulağına bir şeyler söyledi. Şuan bir mucize olmasını ve bu anın aslında rüya olmasını o kadar çok isterdim ki...
Bir mucize olmasa da Jooheon geri çekildiğinde adam küfürler ederek aracına bindi. Kulağıma dolan motor sesi ile gittiğini anlamış, bir süre önce kapattığım gözlerimi açmıştım. Umut ediyorum ki bu bir son olurdu..
Henüz kurtulmuş sayılmazdım. Yapmam gereken bir açıklama vardı. Avukatın değişen ifade ve tavırları beni bile şaşırtmıştı. Sandığım kadar sakin olmayabilirdi.
Yine de rahat bir nefes verdim. Ardına kadar açıp kapının önüne çıktım. Kaldırıma çıkmış yola bakıyordu. İçkili adamın gitmiş olduğundan emin olduktan sonra bedenini bana döndürdü. Ne.. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Onunla her zamanki konuşma tarzımı kullanırsam cidden sınırlarımı aşmış olurdum. Cidden...
Derin bir nefes verip arabasına baktı. Kafasındaki fikirlerde gidip geliyordu. Elini çenesine sürüp yola bakarak merdivenlere kadar geldi. Sadece baktım ona. İşin tuhaf tarafı ilk kez birine açıklama yapmak zorunda kalıyor oluşumdu. Başkalarına durumu açıkladığımda genelde bu kendi iradem ile gerçekleşen bir şeydi. Ancak bu defa farklıydı.
Elini saçlarının arasında gezdirdikten sonra merdivenlerden çıktı. Yüzüme bile bakmadan içeriye girdiğinde onu takip edip kapıyı kapattım.
"Ne konuştunuz?"
"Bunu sana söylemem neyi değiştirir?"
"Konuştuğunuz konu bendim. Bilmeye hakkım var. Şimdi anlat."
Bedenini bana döndürdü yeniden. Başını hafifçe yana eğmişti ve siniri azda olsa geçmişti. Belkide bu tarz durumlara alıştığım içindir.. Onun aksine çok normal bir tepki vermiş, sıradan bir durum olarak karşılamıştım olanları. Ancak o...
"Gerçekten mi? Öylesine iğrenç biriyle mi?"
Cevap vermek için dudaklarımı araladığımda devam etti.
"Tabii, senin özel hayatın. Karışmamam ve uzak durmam gerekiyor. Mümkünse merak etmemeli, seni zor durumda bırakacak şeyler sormamalıyım değil mi?"
Başımı eğdim. Bu konuşmayı hiç yapmasak daha iyi olurdu. Ancak her şeyi dinlemeden gitmeye niyeti yok gibiydi.
"Ne söylediğini bilmek istemezsin."
"... Ne anlatmam gerekiyor?"
"Hiçbir şey... Sadece sorularıma cevap ver. O adamın.. Borcun olan kişilerle bir alakası var mı?"
"Yok."
"Buna inanamıyorum.. İçmiş olduğunu fark etmeyip gitseydim ne olacaktı? Tek başına onu buradan gönderebilecek miydin?"
"Gönderirdim-"
"Oyun oynamayı kes artık! Adamın cebinde bıçağı olduğunu biliyor muydun?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SECRET // { JooHyuk }
FanfictionAvukat Lee Jooheon Dedektif Lee Minhyuk "Seni kaybetmek istemiyorum." "Sen benim sırrımsın." (devam etmeyecek.)