Ah şu aptal herif.. Ona ev anahtarımı vermekle kesinlikle yanlış kararı vermiştim. Benim dışımda başka kim bir yabancıya ev anahtarını verirdi ki zaten?
"Bugün son."
"Son?"
Yatağımdan kalkıp bana doğru yaklaşırken konumumu korudum. Bu tavırları bana sökmezdi. Ağır bir şekilde adım atıyordu. Elleri ceplerindeydi. Yüzündeki pis sırıtışı ile çenemi nazikçe tuttuğunda devam ettim.
"Bugün buraya son gelişin. Senin dışında da başka insanlar var. Paramı ve anahtarımı vereceksin. Daha sonrada buraya asla gelmeyeceksin."
"Hadi ama, benden o kadar sıkılmış olamazsın."
"İkinci seferimizde sıkılmıştım bile."
"Ah sen, benim kadar çok parası olan başka birini bulabilecek misin?"
Bileğini tutup çenemden çektiğimde telefonumun sesi küçük yatak odasında yankılanmaya başlamıştı. Karşımda duran, benden uzun ve biraz daha yapılı olan gençten uzaklaşıp ceketimi yatağın üstüne attım. Telefonu aldığımda o da arkamda belirmişti.
Telefona odaklanmalıydım. Arkamdaki bedene değil. Dirseğim ile onun karnına hafifçe vurduğumda benden uzaklaşmıştı. Arkamı dönüp ona baktım. Öylece dikilmiş duruyordu. Aramayı daha çok bekletmemek adına onu yanıtladım.
"Efendim Hoseok?"
Hoseok benim sesimi duyduğunda hemen cevap vermişti. Onu her defasında beklettiğim için kızgındı. Ama yanlış zamanlar da araması benim suçum değildi, değil mi?
Dudaklarımı aralayıp ne olduğunu soracağım sırada karşımda duran genç hızla önüme geldi. Ben telefona odaklanmışken o boynuma eğildi. Onun sıcak nefesini hissettiğim yetmiyormuş gibi bir de Hoseok'un iç çekişlerini duyuyordum.
Islak dudaklarının yerini sivri dişler aldığında derin bir nefes aldım. İyi dayanıyordum, kendimi kontrol etmekte üstüme yoktu. Hoseok dışında herkesle çaktırmadan konuşabilirdim yataktayken.
Onun toparlan dediğini duyduğumda boynumda iz bırakan gencin saçlarını tutup kendimden uzaklaştırdım.
Şunada bakın, iş varmış. Bu sene en son şubat ayında iş almıştım. Basit bir kaçırılma olayı. Kayıp çocuğu bulmam sadece iki haftamı almıştı. Zaten iş bulamıyorken, bulduğumda da az miktarda para alıyordum. Geçinebilmek adına başka işlerde yapmalıydım değil mi?
Devlete bağlı bir polis olarak yaşamak istediğim hayat şartlarını vermemişti bana. Etrafımda düzinelerce aptal vardı. Benim istediğim kendi işimi yapabilmekti. İstediğim zaman, alacağım para miktarını arttırmaktı. Para vermeyen devletin bir parçası olmak istemiyordum. Başkaları ile çalışmak, gelgit işlerini yapmak, sıkıcı kovalamalar ile uğraşmak istemiyordum.
Ben dedektif olmak istiyordum. Küçüklüğümden beridir istediğim buydu. Anne ve babamın ölümünden sonra bile vazgeçmedim. Sıkça cinayet işlenen bir dönemde yer aldığım için kendimi şanslı saysamda sertifikamı aldıktan sonra aslında şanssız olduğumu anlamıştım..
İnsanlar beş parasızdı. En zengin insanlar işin içinden para ile sıyrılırken bir dedektife ihtiyaç duymuyorlardı. Ah ne yazık.. Bazen günlerim bomboş geçerken bu beyni kullanmadığım için kızıyordum kendime. Ufak bir olay çıksa hemen el atıp o sırrı çözecektim.
İş gelene kadar başka yollarla para kazanmalıydım. Bulabildiğim bütün mekanlarda çalıştım bugüne dek. Bütün kurumlarda. İsteksizce oralara giderken en berbat günlerimi geçiriyordum. Müşterilere istemsizce ters cevap veriyor onlara kızıyordum. Gün sonunda.. işten atılıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SECRET // { JooHyuk }
FanfictionAvukat Lee Jooheon Dedektif Lee Minhyuk "Seni kaybetmek istemiyorum." "Sen benim sırrımsın." (devam etmeyecek.)