Ensemdeki lanet olası ağrı yüzünden gözlerimi araladım.Saatlerce dövulmuş gibi hissediyordum,bedenimin her noktası vurulmuş gibi.Başım ağrıyordu ve midem bulanıyordu.Susamış ve acıkmıştım.
Karanlık bir odadaydım.Odada sadece büyük bir yatak,yatağın önünde bir makyaj masası, yatağın sol tarafında büyük dolap,sağ tarafında orta büyüklükte bir pencere vardı.Odanın eski gibi görünmesine rağmen temizdi.
Yataktan doğrulup pencereye doğru ilerledim ve perdeyi açtım.Gözlerime vuran gün ışığı sebebiyle;sol elimin tersiyle gözlerimi korudum.
Sabahın erken saatlerinde olmalıydık.Güneş yeni doğmuşa benziyordu.
Düşüncelerimin sırasında odanın kapısı açıldı ve odaya uzun boylu,kumral çocuk girdi.
"Uyandın demek.Günaydın Masal" dedi düz sesiyle.
"Kimsin?" dedim ifadesizliğimi korumaya çalışarak," Adımı nerden biliyorsun?En önemlisi neden beni buraya getirdin?"
Kısa bir kahkaha atıp,ciddileşti.
"Yavaş gel" dedi yatağın kenarına oturup "İlk önce ben Burak,adını biliyorum çünkü seni tanıyorum.Buraya gelme sebebini öğrenmen için biraz sabretmen gerek".
"Neden?" dedim kaşlarımı çatarak," O evdeki kadına noldu?"
"Evdeki kadın,seni tüzağa düşürmek için vardı canım"
"Nasıl yani?!" Şaşmıştım,ne tüzağı bu?, " Kadın hamileydi,karnı burnuna kadar gelmiş hamile bir kadın.Etrafı kan içindeydi".
"Çok fazla soru soruyorsun" dedi yataktan kalkıp,kapıya yöneldi, " Hadi gidiyoruz,uzun bir yolculuk bizi ve yeni bir hayat seni bekliyor".
" Ne yolculuğu? Ne saçmalıyorsun sen ?"
Nefesini dışarıya üfleyip "Gerçekten çok soru soruyorsun" diyip odadan çıktı.Yataktaki siyah çeketimi alıp üzerime geçirip odadan çıktım.
Merdivenleri yavaş yavaş iniyordum çünkü çok halsizdim.Bacaklarım ağrıyordu,her an düşecek hissediyordum.Salona geldiğimde,koltukta oturmuş telefon görüşmesi yapan Burakla karşılaştım.
"Tamam,uçak birazdan",karşı tarafı.dinledi, "Gece onbir yada onikide orda oluruz " yine karşı tarafı dinledi " Merak etme,hadi eyvallah" diyip kapattı.
"Ne uçağı?" diye sordum tok bir sesle.
"Acıktıysan mutfakta yemek var,istediğini ye,bir saat sonra çıkmamız gerek" dedi beni umursamadan.
"Ne uçağı diye sormuştum,nereye gidiyoruz" dedim bağırır gibi.
"Afiyet olsun,bayan çok soru soran" dedi televizyonda ki kanalları değiştirirken.
Bu olayın daha fazla üstüne giderdim fakat acıkmıştım ve derhal yemek yemem gerekiyordu.
* * *
Bir süre sonra kahvaltımı bitirmişim ve masayı da toplamıştım.
"Masal!", bağırdı Burak sabırsız sesiyle "Uçak kalkacak,gitmemız gerek!"
"Tamam be" dedim kızgın bir şekilde," Kör müsün?Ayakkabılarımı bağlıyorum".Burak bir şey demeden beni evden dışarı sürüklemeye başladı,arabaya bindirip; sürücü koltuğa geçip gaza yüklendi.
"Bu acelen ne?" dedim bağırarak,"Benim bir ailem var!Daha valizim bile yanımda yok!Ve sen gelmiş bana uçağa binip bilmediğim bir yere uçağımızı söyliyorsun?!" başımı koltuğa yaslayıp; derin nefes alıp verdim.
Cevap vermedi.
"Allahım,bu bir oyun mu? Yada rüya? Eğer rüyaysa lütfen biri beni mıncıklasın!" dedim sitem ederek. "Bari nereye gittiğimizi söyle!"
"Türkiye canım,Türkiye " dedi yapmacık bir gülümsemeyle.
"T-Türkiye mi?"
"Evet,ait olduğun yere geri dönüyorsun".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yabancı
RomanceMükemmel hayatınızı,karanlık kapladığınız düşünün. O karanlık kişi sizin geçmişiniz,çocukluk aşkınız. Yıllar önce ayrılıyorsunuz ama prensiniz sizi birgün bulacağına dair söz veriyor. Ve yıllar sonra,geçmişiniz geleceğinize bulaşıyor. Yetka ve Masal...