19 - The Boy Who Lived
"Eğer genç yaşta ölürsem beni satenlere gömün, güllerle dolu bir yatağa yatırın. Beni şafakta nehre batırın."
31 Ekim 1981
Destiny tüm gün yataktan çıkmamıştı. Hala inanılmaz gelen olayı kabullenememişti. Bugün Potterların öleceği gündü. En yakın iki arkadaşını kaybedeceği gündü. Ve bir türlü bunu aklı almıyordu. Kaybetmek neydi ki? Nasıl bir daha Lily'i göremeyeceğini kabullenecekti? Ya da James'i bırakmayı nasıl kabullenecekti?
Tek ümidi James'in onun sözüne gelip evden çıkmasıydı. Onu da kaybetmeye dayanamazdı muhtemelen.
Sabahlığının kuşağını bağlayıp aşağı indi. Günlerdir bu günün geleceğini bilerek yaşıyordu ve Regulus nişanlısındaki bu ruh halinin değişiminin farkındaydı. Ne olduğunu anlayamıyordu, Destiny sadece zaman diyordu. Problemi zamanlaydı onun, her zaman zamanla olmuştu.
"Günaydın güzelim." Dudaklarına eğilip öpücük bıraktı Regulus. Destiny kendini gülümsemeye zorladı. Elindeki kahve bardağını nişanlısına uzattı Regulus. "Sevdiğin gibi."
"Teşekkürler Reg." Bir yudum içince kendini iyi hissedeceğini düşündü ancak yanılmıştı, hala kalbi ağrıyordu. "Bu akşam işim var." dedi ani bir kararla.
"Ne işi?"
"Jameslere gideceğim." Regulus kaşlarını çattı. "Onun Fidelius ile korunduğunu sanıyordum. Kehanet yüzünden-" Ölüm Yiyen olsa bile Regulus'un bir aile zarar verecek hiçbir şey yapmayacağını bildiğinden ona anlatmıştı kehaneti Destiny.
"Ben zamanın koruyucusuyum Reg, anla artık ben her şeyi bilirim." Regulus haklılık payın var dercesine kaşlarını kaldırdı. "Selam söyle."
"İstersen sen de gel." dedi. Desteğe ihtiyacı olacağını biliyordu, Regulus'un yardımına ihtiyacı olacaktı.
"Almayayım." dedi genç adam. "Beni görmenin onları mutlu edeceğini düşünmüyorum."
"Bir şeyleri değiştirmenin vakti gelmedi mi Reg? Sirius'un sana ihtiyacı olduğunu niye kabullenemiyorsun?" Regulus elindeki şişeyi bıraktı. "Çünkü yok, olsa söylerdi. Sirius bir şeyleri saklamaz."
Destiny bu tartışmaya tekrar girmek istemedi, Regulus'u ikna etmenin ne denli imkansız olduğunu çok iyi biliyordu. İki Black kardeşin arasını düğünlerinden önce düzeltmek istiyordu ancak kimse buna yanaşmazken nasıl düzeltecekti hiç bilmiyordu.
Akşama kadar aklını meşgul etmenin yollarını aradı Destiny. Düğün yerlerine gitti, katalogları inceledi, gelinliklere baktı, bir sürü kişiye mektup yazdı. Hatta Shakespeare'in zamanına gidip bir oyununu bile izledi ama hiçbir şey aklını bu geceden uzak tutamıyordu. Yapabildiği tek şey James'i, Lily'i ve minik Harry'yi düşünmekti. Bu gece parçalanacak aileyi gözünün önünden ayıramıyordu.
"Hey, iyi misin?"
"Reg, içimde kötü bir his var." Regulus Ölüm Yiyen toplantısı için çıkmak üzereyken Destiny'nin sözleriyle olduğu yerde durdu ve ona yaklaşıp kollarını doladı. "Ne oldu?" diye sordu.
"Ben-" Nefes verdi. "Söyleyemem."
"Des..."
"Cidden Reg, zaten göreceksin. Bileceksin." Regulus kısık bir sesle "Zaten biliyorum." dediğinde Destiny'nin bakışları ona döndü şaşkınca. "Lord bu gece Potterların evine gidecek. Pettigrew onlara ihanet etti."
Destiny'nin gözleri doldu. Peter'ı on dört yaşından beri tanırdı. Jameslerin onu nasıl kolladığını defalarca görmüştü. Bunu nasıl yapardı? Niye yapmıştı! James'in yaptığı her şeyin karşılığı bu olmamalıydı. "Reg-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐊𝐔𝐑𝐓𝐀𝐑𝐌𝐀 𝐆𝐎𝐑𝐄𝐕𝐈「ʀᴇɢᴜʟᴜs ʙʟᴀᴄᴋ」
Fanfic𓆩*𓆪 𝐊𝐔𝐑𝐓𝐀𝐑𝐌𝐀 𝐆𝐎𝐑𝐄𝐕𝐈 𓆩*𓆪 Ailesinden bir üyenin yaptığı hata Voldemort'un kazanmasına yol açtığından aile, küçük kızlarını 1970 yılına bırakıp gitmek zorunda kalmıştır. Küçük omuzlarına yüklenen sorumlulukla dünyayı kurtarmaya çalışa...