4. Bölüm: Casa

704 102 48
                                    

Uyku, bütün gece sonunda tadabildiğim güzel bir dinlenme hissiydi. 

Sabaha karşı ancak uyuyabilmiştim ve uzun süre uyumamanın etkisiyle uykum her zamankinden derindi.

Yani telefonum çalmadan önce öyle sanıyordum. Telefonum çaldığında uyanmış, şöyle bir göz ucuyla kimin aradığına bakmış ve ışığın kısılmasını sağladığı gözlerim arayanı görünce büyümüştü.

Yatağımda doğruldum ve yastığımı dikleştirip hızlıca yaslandıktan sonra gözlerimi, içeriye giren güneşin ışınlarına alıştırmaya çalıştım. Bir yandan boğazımı temizleyerek sesimin yeni uyanmış imajını kapatmaya çalışıyordum. 

Telefonu açmadan önce sesimi denemek adına kendi kendime mırıldandım. "Selam"

Denememden hemen sonra telefonu açıp kulağıma götürdüğümde, az önceki sesimi bozmamaya çalıştım. "Selam Jennie, iyi misin?"

"Lalisa! Selam, uyandırmadım değil mi?"

Hala tam olarak kendime gelememiş olmam ve bunu anlaması ihtimali, afallamama sebep oldu. "Hı? Şey, hayır yeni uyanmadım"

Telefonun ucundaki sıcak gülümsemesi sesine yansırken konuştu. "Güzel, bugün çalışırız diyordum."

Ayağa kalktım ve yatağın biraz uzağındaki koltuğa oturmadan önce, küçük masada yarısı boş olan bir bira şişesinden bir yudum aldım. "Olur"

Ve her duygusunu gizlemeyen küçük kız, tekrar sesiyle bana bir duyguyu hissettirdi ve utandığını fark ettim. "Ama...bugün pizzacı kapalı, nerede buluşabiliriz bilmiyorum. Bildiğin bir yer var mı?"

Birayı kafama diktim ve iç yanağımı ısırarak düşündüm. "Burada çalışılacak pek bir yer bilmiyorum"

Bir süre düşünen mırıltılarını duyduktan sonra konuştu. "Evim... yan-"

Sözünü kestim. "Benim için sorun olmaz"

Kıkırdadı. "Konum atarım"

...

"Hoşgeldin!"

Kapıyı açtığında dudaklarım arasındaki pipoyu ceketimin iç cebine koydum ve gülümseyerek girmem için açtığı aralıktan içeri girdim. 

Benim selam vermeme fırsat vermeden benimle beraber içeriye yürümeye başlarken konuştu. "Burda olmaktan rahatsız olmaman beni çok mutlu etti Lis, bir an istemezsin sandım ve- oturma odası sağda"

Sağa döndüm ve salona geldiğimde, her şeyi vintage renklerden olan dekorasyonu inceledim. Bu kızın vintage takıntısı olmalıydı.

Düşüncelerimi kelimelere döktüm. "Vintage şeyleri seviyorsun"

Keyifle mırıldandı. "Hıhımm"

Açık yeşil koltuğuna otururken devam etti. "Retro şeyleri de severim ama vintage beni biraz daha yansıtıyor sanırım"

Evi büyüktü, en azından iki odası vardı ve ferahtı. Çalışmayan ve tek yaşayan biri için fazla büyüktü, yüksek ihtimal ailesi falan almıştı. 

Küçük vitrinlerin üstünde, çerçevetilmiş güzel fotoğrafları vardı.

"Tek mi yaşıyorsun?" Onuna yanına gidip oturmadan önce sordum.

Çantamdan kameramı çıkarırken o beni yanıtladı. "Evet, ev ailemin"

Kameramı çıkardıktan sonra bilgisayarımı da çıkarıp kucağıma koydum ve açtım. "Beni davet ettiğin için teşekkür ederim"

Bilgisayarımdan düzenleme programını açıp fotoğrafı seçtim ve kucağımda bilgisayarı biraz geriye iterek görmesini sağladım. "Filtre istemiyoruz zaten, gözlerin sarı ışıkta biraz parlıyor renkleri dengeleyebiliriz"

Hafif suratını astı. "Yapay olsun istemiyorum"

Gözlerimi bilgisayardan ayırmadan, başımı hafifçe olumsuz anlamda salladım. "Güneş ışığıyla oynamayacağım, sadece gözlerinin rengini solduracağım biraz ama yansıması gidecek, renk değişimi olmayacak"

Ona çok yakışan profesyonel tavrıyla hafifçe başını salladı. "Deneyelim"

Bir kaç dakikalık uğraştan sonra işimi bitirdim ve başımı yanımdaki kıza çevirdim. "Nasıl?"

Yüzünü bana yaklaştırmış ekranı görmeye çalışırken birden başımı çevirmem ve yüzlerimizin yakınlığını fark etmem bir olmuştu. 

Nefesi yüzümü gıdıklıyordu ve güzel gözleri bana bakmıyor, ekranı inceliyordu. 

Yumuşak yüz hatlarının her bir santimi özenle çizilmişti ve güzelliği baş döndürüyordu. Muhteşemdi, ona bakarken sözlüğümdeki bütün kelimelerimi yitirecek ve güzelliği karşısında diz çökeceğim kadar muhteşemdi. 

Güzelliğini kat kat çekici yapan masumluğu, uzun süre yüzlerimiz arasındaki mesafeyi ve gözlerimin dudaklarında olduğunu fark etmemesine sebep oldu. 

"Hoşum-"

Gözleri beni bulduğunda ve aramızdaki yakınlığı fark ettiğinde sözü yarım kalmış ve gözlerimin içine bakarak yutkunmuştu.

Eş zamanlı olarak dudaklarını yaladığında, saatlerce tanrıya onu nasıl bu kadar kusursuz yarattığına dair hesap sorabilirdim. 

Heyecanlandığı için hızlıca inip kalkan göğsü dudağımda kenarının belli belirsiz kıvrılmasını sağladı. 

Aramızdaki muazzam enerji ne beni, ne de onu uzaklaşmaya itiyordu. Onu bilmiyorum ama ben, ona biraz daha yaklaşmamak için savaşıyordum. 

Ve o bana doğru biraz daha yaklaştığında, anlımı anlına yaslayarak bu savaşa son verdim. 

Yumuşak vanilya kokusu burnuma dolduğunda gözlerimi kapattım ve nefesini hissederken bütün gece uyumak için cebelleşen bedenim sanki onun kokusuna muhtaçmış ve istediğini almış gibi mayışmıştı. 

İstemeden çıkardığım küçük, kısık sesli ve keyifli bir mırıltıdan sonra, mavi gözlü kız, duyabildiğim kalp atışları ve dolgun dudakları eşliğinde dudağımın kenarına minik bir öpücük bıraktı. 

...

Piazza dei Miracoli || jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin