10

509 103 73
                                    

Harry öğlene doğru çok kötü bir ruh haliyle uyandı. Kendini çok gergin hissediyordu. Louis bungalovda değildi. Televizyonun üzerine "İşim var, geleceğim." yazan kısa bir not bırakıp gitmişti. Bungalovda kaldıkları birkaç gün aslında iyi geçmişti ama şimdi duvarlar üstüne üstüne geliyormuş gibi hissediyordu. Etrafa bakındıkça kendini daha da sıkışmış gibi hissetti. Pencereleri açtı, hava almaya çalıştı. Aldığı her nefes boğazında düğümleniyordu.

Neden buradayım, diye düşünmeye başladı. Neden ailem tanımadıkları insanların yanında kalıyor? Ben neden kaçıyorum? Neden ölmekten korkuyorum? Okulumu, evimi, işimi neden bıraktım? Ne için? Kimin için? Kimin yüzünden?

Çok şiddetli ve yüksek sesli bir şekilde ağlamaya başladı. Ellerini başına koymuş, saçlarını çekiştire çekiştire bungalovun içinde sağa sola yürüyordu ve bağıra bağıra ağlıyordu. Biriktirip bastırdığı tüm duyguları açığa çıkmıştı. 

Neredeyse yarım saat aralıksız ağladıktan sonra aniden bitkin düştü. Koltuğa uzandı, boş gözlerle tavanı izledi. Yanakları ıslaktı, burnu kıpkırmızıydı, boğazı ağrıyordu. Başına korkunç bir ağrı saplanmıştı. Gözlerini kapattı ve yeni uyanmış olmasına rağmen tekrar uyumaya çalıştı.

O uykuya daldıktan bir süre sonra Louis anahtarıyla kapıyı açarak içeriye girdi. Yağmaya başlayan yağmur yüzünden biraz ıslanmış ve üşümüştü. Elinde torbalar vardı. İçeriye girerken "Harry, neredesin?" diye seslendi ama cevap alamadı. 

Pencerelerin soğuk havaya rağmen açık olduğunu görünce kötü bir şey olduğunu sandı. Elindekileri yere bıraktı, kemerinin arka kısmından silahını çıkardı ve sessizce eve adımladı. Gizlice birinin gelip Harry'yi kaçırdığımı, eve saldırıldığını ve bunun gibi bir sürü kötü ihtimali düşünerek salona geçti.

O sırada koltukta uyuyan Harry'yi gördü ve hemen nefes alıp almadığına baktı. Karnının her nefeste hareket ettiğini görünce rahatladı. Bir şey olmamıştı, sadece uyuyordu. Silahı tekrar beline yerleştirdi, açık bıraktığı kapıyla beraber tüm pencereleri de tek tek kapattı. Yatak odasından bir battaniye alıp Harry'nin üstüne örttü. Burnunun kıpkırmızı olduğunu ve göz kapaklarının şiştiğini fark etti. Ya hastaydı ya da ağlamıştı. 

Koltuğa yakın köşede durak şömineye birkaç odun parçası attı, kibritle ve kağıt parçalarıyla tutuşturdu. Bungalov soğumuştu ve Harry de üşümüş olmalıydı. 

Onu uyandırmamak için sessizce oradan uzaklaştı. Girişe bıraktığı torbaları da alarak mutfağa geçti. Tatlı bir şeyler almıştı, çoğunlukla kurabiye ve kekler vardı. Harry'nin geceleri bir şeyler atıştırmayı sevdiğini biliyordu.

Aldıklarını yerleştirdi, evi toparladı ve yatak odası kısmına gitti. Yataklardan birini kaldırdı. Ahşap yatak kasasının üstüne tam uyacak büyüklükte tahta görünümlü bir yapışkanlı kağıdı üstüne geçirdi. Acil durum için burada yapabileceği en uygun şey oydu. Kısa süreliğine de olsa korunabilecek gizli bir alandı.

Kısa bir süreliğine duşa da girip çıktıktan sonra rahat kıyafetlerini giydi ve salona döndü. Harry uyanmıştı. Koltukta bacaklarını kendine çekerek oturmuş duvarı izliyordu.

Louis onun kızaran gözlerini görünce yanına oturdu. Neler olduğunu anlamış gibi "Üzgünüm." dedi samimi bir tonda. "Böyle şeyler yaşamayı hak etmiyorsun, başına bunlar geldiği için gerçekten üzgünüm."

"Ben çok yoruldum."

"Anlıyorum, inan bana. Tünelin sonunda ışık yokmuş gibi görüyorsun ama var, söz veriyorum, yakın zamanda bu esaret bitecek."

SECRET WITNESSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin