Oyun gününden bu yana Harry ve Louis, birbirleriyle daha da güzel vakit geçirmeye başlamışlardı. Aralarındaki bağ giderek derinleşiyor ve ilişkileri daha da yakınlaşıyordu.Her güne birlikte kahvaltı yapmakla başlıyorlardı. Harry, yiyecek bir şeyler ayarlarken, Louis masayı hazırlamaktan ve güne Harry'yi gülümseterek başlamaktan sorumluydu.
Yemeklerin ardından çevrede geziniyor, temiz hava alıyorlardı. Akşam ise yeniden yemek vakti geliyordu ve günün sonunda da oturma odasında rahat bir koltuğa kuruluyorlardı. Sürekli film yayınlayan bir kanal keşfetmişlerdi. Yan yana oturup konuşarak ve gülüşerek film izliyorlardı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde, masa oyunlarını tekrar getiriyorlardı. Oyunlar, aralarındaki bağı daha da güçlendiren eğlenceli bir etkinlik haline gelmişti. Her oyun, gülüşmeler, şakalar ve flörtöz göz kırpışmalarla doluydu. Birbirlerini daha iyi tanıma fırsatı yakalamışlardı.
Ama diğer yandan, Louis artık Harry'yi bir an önce bu esaretten kurtarmak için de çabalamak zorundaydı. Daha fazla oyalanmak istemiyordu. Mahkeme sürecinin artık başlaması gerekirdi. Bu yüzden bir sabah kahvaltısının bitiminde kıyafetlerini değiştirip eşyalarını yanına aldı ve ufak tabancasını masaya bıraktı. "Silahı yanından ayırma. Bir şey olduğu anda beni çaldır. Yatağın altında oluşturduğum gizli bölmeyi biliyorsun-"
"Biliyorum. Acil durumda beni kısa süreliğine saklar. Sonra pencereden atlayıp kaçacağım, alışveriş yaptığımız markete gideceğim ve tuvalete saklanacağım. Her türlü kaçış planımızı hatırlıyorum. Merak etme."
Louis iç çekti. Olması gerekenden çok daha fazla endişeleniyordu. "Kendine dikkat et."
"Sen de. Ara sıra bana iyi olduğunun haberini ver."
Kendilerine yardım eden Eric'in adına çıkarılmış iki hat ve ikinci el olarak alınmış iki tuşlu telefon sayesinde artık birbirlerini arayabiliyorlardı. "Mesaj atarım."
Evden çıkıp arabasına binerken, polis merkezine doğru sürerken içinde birçok düşünce beliriyordu. Özellikle Harry hakkında içsel diyaloglar içinde kayboluyordu. Harry ile geçirdiği günlerdeki neşe, güven ve yakınlık onu etkilemişti. Onun masumiyeti ve cesareti kalbinde özel bir yer edinmişti.
Harry'nin gülen yüzü ve sevecen bakışları, her hatırladığında Louis'in içinde bir gülümseme oluşturuyordu. Onun yanında olmak hem rahatlatıcı hem heyecanlandırıcı geliyordu. Belki de bu hisler, arkadaşlıktan ibaret değildi. İçinde beliren başka bir ses ona şüpheyle yaklaşıyordu.
Dikkatli olmalıyım, diye düşündü. Harry'nin hayatı tehlikedeydi. Bu katil politikacıyı ifşa etmek onun için büyük bir riskti. Ve Louis de bu durumda, onu korumakla yükümlüydü. Güvenlik ve adalet öncelikliydi. Başka düşüncelere kapılmanın zamanı değildi. Harry'ye duyduğu ilgi ve yakınlık, onun için yeni ve karmaşık bir duygusal deneyimdi. Ancak, bir yandan da görevine olan sadakatini korumak zorundaydı.
Düşüncelerle geçen uzun yolculuğun ardından polis departmanına ulaştı. Arabayı yakın bir yere park edip indi, binaya girdi.
Onu orada uzun süredir görmeyen tüm arkadaşları şaşkındı. Louis hepsine kısaca selam verdi ve kimseye "Nerelerdesin sen?" diye sorma fırsatı bırakmadan odasına kapandı. Kendine gelen mektupları tek tek inceledi. Mahkemeden gelen bir şey yoktu. Postalarına baktı, yine bir şey bulamadı.
Kaşları çatıldı. Mahkeme sürecinin çoktan başlamış olması gerekirdi. Soruşturmanın başladığına dair hiçbir bilgi yoktu. Bilgisayarını açtı, ulusal güvenlik sistemine giriş yapıp verilere baktı. Geoff Jenkins adına hiçbir veri yoktu. Soruşturma için gönderdiği evrakların savcılığa ulaşmadığını öğrenmek onu şaşırttı. Çok büyük bir oyun dönüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SECRET WITNESS
Fiksi PenggemarHarry büyük bir suça şahitlik ettiği için kendini bir belanın tam ortasında buluyor. Güvenecek kimsesi, gidecek hiçbir yeri yok.