Hem Dwayne'in hem de milletvekilinin ilgisi hâlâ otobüs terminalindeyken Louis kendi evine döndü. Delirmiş gibi hızlı hareket ederek odasına daldı, kendisi için bir bavul çıkarıp eşyalarını toplamaya başladı. Bu eve geri geleceklerini düşünmüyordu ama riske atamazdı.
Yeterince eşya aldığına inanınca evinin alarmlı güvenlik sistemini aktif hale getirdi ve yeniden arabasına döndü. Bu sefer dükkanlarla dolu bir caddede durdu, ikinci el eşyalar satan bir dükkana girdi. Cadılar bayramı yakın olmadığı için çok fazla kamuflaj seçeneği yoktu ama birkaç tane peruk, şapka, takma bıyıklar ve güneş gözlükleri aldı. Alabildiği şeyleri de arabasının bagajına atınca Harry'nin kaldığı yurda doğru sürdü.
Yurda girmesi pek zor olmadı. Harry'nin başına bir şey gelmediğini biliyordu ama içten içe endişeleniyordu. Bu yüzden onun kapısının önüne gelince tıklatmak aklına bile gelmedi, öylece kapıyı açıp içeriye daldı.
O sırada tişörtünü değiştirmekte olan Harry "Hey!" diye bağırarak ona kızdı. "Kapı çalmayı öğretmediler mi sana?"
"Özür dilerim, çalmayı unuttum."
"Gittikçe sana sinir olmaya başlıyorum." dedi Harry, sesi soğuktu. Yeni tişörtünü üstüne geçirdi ve eskisini de çantasının bir bölmesine sıkıştırdı.
"Üzgünüm Harry, hem dünkü telefon konuşması için hem de şimdiki düşüncesizliğim için."
"Üzgün olmalısın. Dün çok saçma bir sebeple üstüme geldin."
"Biliyorum. Stresliyim, tahmin dersin diye düşünüyorum. Seni korumayı çok istiyorum, o sik kafalı adamı hapse göndermeyi de çok istiyorum. Ama işler yavaş yavaş kontrolümün dışına çıkıyor bu yüzden geriliyorum, anlıyor musun?"
Harry birkaç saniye sessizce ona baktı. Tabii ki anlıyordu. Zaten ona çok fazla kızgın kalmaya hakkı da yoktu. Louis'nin onun için ve ailesi için yaptıklarına minnettardı, ömrünün sonuna kadar da minnettar olacaktı. "Anlıyorum, tamam, haklısın. Videoyu nasıl öğrenmişler peki, bulabildin mi?"
"Merkezde köstebek var." dedi Louis, yorgunca Harry'nin yatağına çöktü. Harry hemen gidip odanın kapısını kilitledi, çalışma masasındaki sandalyeyi Louis'nin tam önüne çekip oturdu. "Bunu zaten daha önce de düşünmüştün, aklımızda olan bir ihtimaldi."
"Evet ama en yakın arkadaşımın köstebek olduğunu düşünmemiştim."
Harry üzgün bir şekilde "Ah, lanet olsun, bu çok kötü!" dedi. "İyi misin? Nasıl öğrendin? Senin için çok yıkıcı olmuştur!"
"Birinin haber sızdırdığını anlayınca herkese yem attım. Seni nereye saklayacağım konusunda herkese farklı bir şeyler söyledim ve günün sonunda en yakın arkadaşıma söylediğim mekana seni aramak için adamlar geldi."
Harry ne düşüneceğini bilemedi. Hem kendisini bu kadar sıkı arıyor olmaları korkutucuydu hem de Louis'nin yaşadığı sıkıntıyı anlayabiliyor ve üzülüyordu.
Louis sesli bir şekilde iç çekti, "Neyse," diyerek ayağa kalktı. "Seni almaya geldim. Otele gidiyoruz."
"Otelde mi kalacağız?"
"Yani tam olarak otel denemez aslında. Kimlik sormayan o uyduruk motellerden birine gideceğiz. Kılık değiştirebilelim diye birkaç şey aldım, hepsi arabada. Eğer hazırsan hemen gidebiliriz."
Harry zaten her an buradan ayrılacakmış gibi hazırlıklıydı, etrafta hiç eşyası yoktu. Çantalarının fermuarlarını kapattı, ikisini birden eline aldı. "Hazırım, gidelim. Burada sıkıntıdan patladım."
Louis onun çantalarından birini alarak yardım ederken "Tahmin ederim," dedi. "En azından televizyonu olan bir yer buluruz bu sefer merak etme."
"Uzun süre mi kalacağım? Güvenli mi sence?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SECRET WITNESS
FanfictionHarry büyük bir suça şahitlik ettiği için kendini bir belanın tam ortasında buluyor. Güvenecek kimsesi, gidecek hiçbir yeri yok.