Istanbul
Çalan telefonum, beni uykumdan ayırmış, hala ısrarla çalıyordu. Telefonun ekranından arayan kişiye baktığımda içimde telefonu açmamak için büyük bir savaş verdim ancak sanki buna mecburmuşum gibi açtım telefonu ve kulağıma götürdüm yatağımda doğrulurken.
"Barış, alo? Duyuyor musun beni?"
Serkan, beni bir maruzatı olmasa aramazdı. Serkan, eski, dağılmış müzik grubumuzun gitarcısı idi. Çok yakın yakın arkadaştık o zamanlarda, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Oturduğum evi beraber almıştık, birlikte kalmıştık senelerce.
Ailem olmuştu.
Ailem dağıldı, 5 kişiydik biz, birlikte güler birlikte ağlardık. Onlar gitti ve geriye ben kaldım. Konuşmuyoruz artık, benimle konuşmuyorlar, varlığımı bile saymıyorlardı.
Onların gözünde bir hiçim.
"Ne oldu,Serkan?"
"Sende gitarım kalmış benim, meşe ağacından kahverengi gitarım, onu bana getirmeni isteyecektim."
Ayağa kalktım ve gözlerim dolabın yanında duran gitara kaydı.
"Tamam, getiririm."
Telefon suratıma kapandığında onu yatağımın üzerine attım gitarı ellerime aldım.
Bundan tam 5 sene önce.
Ufak bir atölyede yaptığımız provalar canlandı gözümde. Imkanimiz yoktu, hepimiz sokakların çoçuklarıydık. Bize bakan bir ailemiz yoktu, tirnaklarimizla kazıyarak bir şeyler yapmaya çabaladı Gri dünyaya kendi dünyamızdan renkler katmak için...
Serkan, Ümit, Furkan, Gökhan ve ben...
Hepimiz çocukluk arkadaşıyız aslında. Kendimi bildim bileli tanırım onları, yetimhanenin soğuk duvarları bizim seslerimizle yankılanırdı.
Ayrılmazdık birbirimizden, acımız, sevincimiz birdi. 18 yaşında çıktık yetimhaneden ve 5 kişi bir daire tuttuk, benim dairemi. Hepimiz bir işe girdi, ama hayalimiz müzikti bizim, şarkılar yapacaktık birlikte,birimiz söyleyecek diğerlerimiz çalacaktı.
Biraz para biriktirip ufak bir atölye kiraladık ve orada çalışmaya başladık. Geceler boyu, yorgunluk nedir bilmeden çalışmalarımız meyvesini ilk sarkimizda vermişti. Vermişti ve biz çocukluğumuzun belki de en büyük hayalini o konser alanında gerceklestirmistik, gözyaşlarımız eşliğinde.
Onlar benim ailemdi. Kendimi önemseme sebebimdi, yaşama katlanmayı değer kılacak mucizelerdi.
Ama bir gün, hayatımın en kötü günü, onlar beni bıraktılar. Ve uyandığımda yanımda kimse yoktu.
Ailem, beni terk etti.
5 sene önce, onlar bir daha benimle konuşmaya dahi tenezzül etmezken aradım sordum onlara defalarca nedenini. Söylemediler, beni suçladılar yine, ben de bir süre sonra vazgeçtim.
Ama ben bilmiyormuşum ki Berceste aslında seneler önce dağılmış.
Yalnız geçti 5 senem, ve yıllarımı birlikte geçirdiğim insanlar sildi attı beni tek celsede. Kabul ettim gerçeği, mecburdum.
Yalnızlık, en sinsi haliyle yaklaşmıştı şimdi.
Ilk basta korkmuştum. Geceler kabusum olmuştu ve benim korktuğumda sarılacak dalım, kırılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salvatore
Teen Fiction'Eğer bir gün gidersen, aklımda hep o tadın ve geceler boyu ruhlarımızın birbirine karışması kalacak.'