Odaya dolan güneş ışığıyla gözlerimi araladım. Duvarda asılı saate baktığımda çokta geç kalkmadığıma sevinmiştim dünden sonra.
9. 45
Üzerimdeki yorganı bir tarafa bırakıp ayağa kalktım ve odanın diğer tarafında hala uyuyan Su'ya doğru ilerledim.
Ilk basta kaldıracaktım ancak daha sonra aklıma dün eve çok yorgun geldiği gelmişti, ben de yanından ayrılıp mutfağa yöneldim.
Dolabı açtım ve kahvaltılıkları dışarı çıkardım. Kaldığım bu süre boyunca Türklerin kahvaltıda ne yediğini az çok öğrenmiştim, bizden çokta farklı sayılmazdı.
Ben her şeyi hazırladıktan sonra tekrar odaya gittim. Su hala uyuyordu ama daha da uyanmazsa onu çok güzel bir şekilde uyandiracaktim. Üzerindeki yorganı çektiğimde huzursuzca kıpırdandı. Bu sefer de onu gıdıklamaya başladım. Yatağın içinde dönüp dururken bir yandan da kahkahalar atıyordu. Uyanmıştı.
"Ya, bıraksana beni!"
Bir şekilde odadan kaçtığında arkasından koştum. Uykucu, hafta sonları uyanmak bilmiyordu, hakta veriyordum çok yoruluyordu.
Masaya oturup kahvaltımıza başladığımızda bir süre sessiz kaldık ardından sessizliği bölen o oldu.
"Bil bakalım, bugün ne yapacağız?"
Anlamazca ona baktım.
"Ne yapacakmışız?"
O sırıtırken bir süre boş gözlerle ona baksam da sonunda anlamıştım. Nasıl anlayamazdım? Yanına koşup sarıldığımda bedenine sardığım kollarımdan kurtulmaya çalışıyordu.
"Bırak beni yahu! Önümde omletim soğuyor senin yüzünden."
Yerime geri geçtiğimde konuşmaya başladı.
"Tamam, dediğim gibi sana ufak bir Istanbul turu yaptırmaya sözüm vardı."
Ardından ekledi.
"Ve ıste bugün, sonunda bir gün yorgun hissetmiyorum, yapacağız."
Geldigim neredeyse bir aydan beri, hiçbir yeri tanıyamamıştım ve bu kötü hissettiriyordu. Su'nun genelde buna vakti olmuyordu, tek başıma da gezemezdim çünkü dile aşina değildim. Su bana söz vermiş, müsait olduğu bir gün elimizden geldiğince nerelere gidersek gezdirecegini söylemişti. O günün geldiğine seviniyordum, en azından kaldığım bu şehri biraz olsun tanımış olacaktım.
"Nereye istersem gidecek miyiz?"
O da gülümsedi.
"Nereye istersen."
_____________________________________________
Evden çıktığımızda güneşli hava içimizi ısıtmıştı. Yavaş yavaş yürümeye başladık. Su'nun şakalaşmalarıyla geçen yürüyüşümüz iskeleye geldiğimizde bitmişti.
Su eliyle vapurları işaret etti.
"Onlara binip Eminönü'ye gideceğiz Hannah, daha önce vapura bindin mi?"
Aklımı yaklaşık 3 hafta önce bir vapur seferinde tanıdığım adam doldurmuştu. Onun güzel ve ruhundan bir şeyler taşıyan sesi, ondan duyduğum ilk şey. Kırgın bir adam ve fazlasıyla öfkeli bu tabiata ama biliyorum ki asla kötü değil o kalbi.
"Hayır, hiç binmedim. Los Angeles 'ta da binmemiştim."
Yalan söyledim.
Su başını salladı anladığını belli etmek için. Benim kartım olmadığından Su iki kere kartını adını bilmediğim o yere bastırdı. İskeleye yanaşmış vapur, ben de bir dejavu yaşatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salvatore
Fiksi Remaja'Eğer bir gün gidersen, aklımda hep o tadın ve geceler boyu ruhlarımızın birbirine karışması kalacak.'