10 sene sonra
Istanbul
Barış'dan
"Hey, ne okuyorsun?"
Başımı okuduğum kitaptan kaldırıp bahçede bana doğru ilerleyen Songül'e baktım. İşten erken dönmüştü, nedenini merak etmiştim.
"Erken döndün."
Songül yanımda boş olan yere oturup bana döndü. Heyecanlıydı, suratından bugün bir şeyler olduğu belliydi.
"Tahmin et bakalım."
Düşünüyormuş gibi elimi çeneme koydum.
"Hmm, terfi aldın?"
Songül başını hızla iki yana salladı.
"Bilemedin."
Kaşlarımı çattım. Ne olabilirdi onu bu kadar mutlu edecek? O sırada Songül yanımdan kalktı.
"Söyleyecek misin?"
"Pekala. Hazır mısın?"
Başımı aşağı yukarı salladım.
"Randevuya çıkıyoruz! Bu akşam hem de."
Bir şey dememe fırsat vermeden eve doğru koşmaya başladı. Koşarken bana doğru seslendi.
"Hemen hazırlamalıyım ağabey, seni seviyorum."
Ve içeri girdi.
Songül yaklaşık 6 aydır iş yerinde çalışan birinden hoşlanıyordu. Ona açılmak istiyordu, ancak bir türlü cesaret edememişti. Iyi birine benziyordu, birkaç kez karşılaşmıştık. Şimdi ise Songül açılmadan o açılmış ve onu bir randevuya davet etmişti. Onun adına mutluydum, umarım hayal kırıklığına uğramazdı.
Onu tanıdığını söylüyordu.
Yanılıyordu. Kimse tanımıyordu, kimseyi.
Umarım dediklerinde haklı çıkardı, üzülmesini istemiyordum.
O içeride hazırlanırken ben yarım bıraktığım kitabı okumaya devam ettim. Son zamanlarda, hastalandıktan sonra, evde kalmaya başlayınca pekte yapacak bir şey olmuyordu. Beni yormayacak şeyler yapıyordum, bedenimi, ve bunlar kısıtlı şeylerdi.
Hayati riski olan bir rahatsızlık değildi, ancak doktorum işime devam edemeyeceğimi söylemişti. Ben de stüdyodaki işimden istifa etmiş, aldığım tazminati bir süredir biriktirdiğim parayla birleştirip şehrin uzağında bir yerden ufakça bir ev almıştım. Çevremizde fazla ev yoktu, birkaç kilometre ötede ormanlık alan başlıyordu. Buralar ise çalılıktı, bahçemize Songül'ün boş zamanlarında bir sürü bitki ekmiştik.
Songül hayatımın dönüm noktası olmuştu. Bundan 10 sene önce hayatımın en acı verici günlerini yaşıyor, hüzün havuzunda boğuluyordum. O ise bana kurtarıcı bir el uzattı, beni sudan çıkarttı. O da yaralıydı, ben de henüz birbirini tanımayan iki yabancıydık bir evde. Arada bir bağ vardı, belki de doğuştan, biz tanışmasak bile hiç aramızda yılların muhabbeti olmuş gibi hissettiriyordu. O her gece ağlıyordu, duyuyordum bir gece yanına gittim ve sabaha kadar beraber ağladık. Şaka gibi, ama gerçekten ağladık. Ağlamaktan yorulduğunda gözlerimiz, gözyaşlarımız tükendiğinde kendimizi yatağa bırakıp ayı izledik. Fazla güzeldi o gece ay, sanki gözyaşlarımızla yıkanmıştı.
O günden sonra bir daha ağlamadı geceleri, aramızdaki engelleri daha da kaldırdık. Bana güvendi, elimi tuttu, birbirimizin yaralarını sardık. Ona elbette çocukken yaşadığı travmayı unutturamazdım, ancak alışmasına yardım ettim. Ona yardım ederken kendimi de oyalamıştım aslında. Içimde yanan ateşi yok saymıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salvatore
Fiksi Remaja'Eğer bir gün gidersen, aklımda hep o tadın ve geceler boyu ruhlarımızın birbirine karışması kalacak.'