"Hannah, biraz ara mı versen?"
Başımı çalıştığım kurs kitabımdan kaldırıp koltukta uzanan Su'ya çevirdim. Yaklaşık 3 saattir yoğun bir biçimde çalışıyordum, o ise ifadesizce beni izliyordu.
"Bir işe girmek için belirli bir düzeyde Türkçem olmalı."
"Tamam, tamam da bu kadar kasma kendini."
Ardından ekledi.
"Gayet iyi üniversitelerden mezunsun, eminim ki senin gibi birini işe almak isteyen çok kişi olacaktır."
Su odadan çıktığında çalışmaya devam ettim. Kafam karışıktı bu aralar, özellikle de geçenlerde olan tatsızlık kafama fazlasıyla takılmıştı.
Su iyi biriydi ,bunu biliyordum.
Peki neden o kadın öyle demişti?
Böyle düşünmemeliydim, Su hakkında böyle şeyler düşünmek nankörlük olurdu. Kendimi işime geri versem de kafamda ikide bir üstünü örttüğüm bir şey vardı.
Barış'la o attığım mesajdan sonra hiç konuşmamıştık. Dediğimi farklı mı anlamıştı bilmiyorum.
Ama artık bir şeyleri anlamasını istiyorum.
Bundan 3 ay önce tek derdi daha güzel çizim yapabilmek için bir şeyler bulmaya çalışan kızın , şimdi nasıl bu ufak mahallenin küçük bir apartmanında, kutu kadar odanın içinde iş arayışlarına giren birine dönüşmesi şaşırtıcıydı.
Eski savurganlığım, yerini tutarlılığa bırakmıştı.
Hayat deyip geçerdim, geçmemem gerekirmiş.
Yerimden kalktım ve telefonumu elime aldım. Hala bir mesaj yoktu.
4. Gün oluyor.
Bu sefer ben yazmaya karar verdim.
Mesajlar
chasseur: artık konuşmayacak mıyız?
Attığım mesaj bende bir pişmanlık uyandırırken anında gelen mesaj bunu böldü.
Mesajlar
victime: sana bunu kim söyledi?
chasseur: yazmadın, 4 gün oldu.
chasseur: son dediklerimden sonra
chasseur: doğruyu söylemek gerekirse, korktunuz sandım.
victime: sevgiden korkmuyorum, chasseur.
victime: onu kaybetmekten korkuyorum.
chasseur: kaba tabirim için, özür dilerim Barış.
victime: önemi yok
victime: mesajınıza yazacak bir şey bulamadım, en iyisinin siz yazana kadar beklemek olduğuna karar verdim.
chasseur: anlıyorum
chasseur: yakın zamanda iş görüşmelerine gideceğim
chasseur: pazartesi günü başlayacak
victime: güzel, chasseur
(görüldü✔✔18.53)"Hannah, yemeğe gel."
Su'nun dediğiyle telefonumu yerine bırakıp onun yanına gittim. Yemeğe oturduğumuzda bir süre sessizce yemeğimizi yedik, son olanlardan sonra hiç istemesekte aramız açılmıştı. Su bana soğuk ve mesafeli davranıyordu. Nedenini anlayamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salvatore
Teen Fiction'Eğer bir gün gidersen, aklımda hep o tadın ve geceler boyu ruhlarımızın birbirine karışması kalacak.'