until lost the concept of 'the end'; final

42 6 67
                                    

uyarı: bu bölüm intihar ve depresif düşünceler içerir!

3 sene sonra

Istanbul, Gebze tarafları

'Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.'

4. denemesinin ardından telefonu ahşap sehpaya bıraktı henüz 40'lı yaşlarının başındaki adam. Pencerenin kenarına konan kuşlar çekti dikkatini, güvercinler kondukları gibi uçup gittiler. Ayağa kalktı, saatine baktı, öğleni biraz geçiyordu. Ayaklarını sürüdü öne doğru, evin eskimiş kapısını açıp dışarıya çıktı.

Uzun zaman oldu, ne yangınlar sığmıştı içine. 3 sene sonra acılar kucak açtı tekrardan ve yalnızlık musallat olmuştu ruhuna. Yorgun bir nefes verdi, adam. Songül, göz bebeği, uçmuştu yuvadan. Mutluydu, sevdiği insanla beraberdi, buralardan uzaktaydı. Ona kızmadı adam, onun da yaşamaya hakkı vardı.

Sessizlik, ağırdı.

Bir sigara yaktı adam, içine çekti zehirli dumanı. 3 sene, gün yüzüne çıkan gerçekler ve dinmek bilmeyen ızdırap.

Çokta uzak değildi.

Yıllar önce, bir evin çatı katında yaşayan genç adam ve onun kurtarıcı 'salvatore'.

Salvatore.

Ölmüştü.

Öldürülmüştü. Onun saçlarına dokunmaya kıyamadığına kıymışlardı.

Bir mektup gelmişti, 3 sene önce.

Belki tutunabilirdi, bir dalı olsaydı.

Sigarasını söndürdü adam, çalan telefonunun sesiyle içeri girdi. Kız kardeşi arıyordu, telefonu açtı.

"Ağabey?"

Adam birinin sesini duymanın sevinciyle gülümsedi, buruktu ancak mutluluk tohumlarının yetişmesi için yeterliydi.

"Songül, neredeydin?"

"Tolga ile işlerimiz vardı ağabey, şimdi telefonu elime alabildim."

Adam güldü.

"Büyüdüğüne, evlendiğine hala inanamıyorum. Liseden mezun olduğun gün hala gözümün önünde."

Telefonun diğer ucundaki ses güldü sakince.

"Büyüdüm ağabey. Bir kızım olacak, ona çok iyi bakacağım."

"Bakacaksın, biliyorum. Sen çok güzel bir anne olacaksın, meleğim."

Gözlerini yumdu adam, tatlı bir hayale daldı.

"Kapatmalıyım ağabey, Tolga beni çağırıyor."

"Dur, son bir şey söyleyeceğim."

Bir nefes sesi geldi öteki taraftan.

"Tabii, dinliyorum."

"Ne zaman geleceksin, Songül? Bana uğramayalı 2 sene oluyor neredeyse, özledim seni. Ben de gelemiyorum, lanet hastalığım yüzünden."

"Ağabey, işlerim var biliyorsun. Müsait bir vaktim yokki gelebileyim. Geleceğim bir ara, merak etme sen. Sonra konuşuruz, gitmeliyim."

"Peki, hoşça kal."

Telefon kapandı. Adam telefonunu bıraktı, başı önüne düştü. Gözyaşları kucağına doğru süzüldü, hepsini sildi beceriksizce.

SalvatoreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin