if i go, must be someone to hold your hand;14

31 7 44
                                    

Esprine sokayım Bengisu.

Bölümü okuyunca anlayacaksın sen de uejdjdksjdkdjdjdj umarım IQ nu düşürmem bu iğrenç şakayla.

Her neyse iyi okumalar dilerim 💜

Gece olmuştu. Barış uyuyor bense uyku tutmadığından verandaya çıkmıştım. Barış'ın ilk defa bu kadar huzurlu ve güzel uyuduğunu görmüştüm uzun zaman sonra o yüzden ses çıkarmamaya çalışarak verandaya çıktım.

Aklımda bugün olanlar dönüp duruyordu. O adamın fotoğrafı zihnimde beliriyor, ismi hafızama kazınıyordu.

Beni en çok şaşırtan şeyse,

Öğrencim ve Barış'ın arasında bir kan bağı bulunmasıydı.

Barış ailesini tanımıyordu, yetimhanede büyümüştü. Onları hiçbir zaman görmemişti bu yüzden bir kardeşi olup olmadığını da bilmiyordu. Songül ise tıpkı Barış gibi ailesi tarafından yurda bırakılmış, terk edilmişti. Ve aslında o da ailesini tanımıyordu.

Gece uzun uzun adamı araştırdım, defalarca kontrol ettim fotoğrafları, bilgileri, her şeyi...O adamdı, ikisinin de babasıydı.

Ve dün ölmüştü.

Bunu Barış'a öylece söyleyemezdim. Sağlam bir kanıta ihtiyacım vardı. DNA testi yaptıracaktım Songül ve Barış'a.

Bunun onların haberi olmadan illegal olduğunu biliyordum ancak başka çarem yoktu. O genç kızın öylece orada çürümesine izin veremezdim. Eğer Barış onun ağabeyiyse, birbirlerinin ellerinden tutabilirdiler.

Birbirlerine destek olurdular zor zamanda.

Belki ben hep olamazdım Barış'ın yanında.

Sonuçta, sonum belli değildi.

Bütün gece türlü türlü araştırmalar yaptım ve Barış'ın yaptığından bir tel saçını alıp şeffaf poşet içine koydum. Yarın da Songül'den alıp hastaneye götürecektim. Umarım, her şey iyi olurdu.

_____________________________________________

Sabah olduğunda Barış ile birlikte kahvaltı ettik ve ben işe gitmek için evden ayrıldım. Barış'ın bu zamanlar morali oldukça bozuktu. Babası ölmüştü, hiç tanımadığı babası ve ona üzülemediği için vicdan azabı çekiyordu.

Üzülemiyordu çünkü tanımıyordu.

Bilmiyordu ki onu, ilk defa dün görmüştü babasını.

Bilemezdi, hayatında bir defa bile yanında olmayan insanın dün ölüm haberini almıştı.

Bir yabancı gibi...

Yakınken uzaktı.

Okula varmıştım sonunda. Bu sıralar romanımı da fazla okuamıyordum ve bu beni üzüyordu. Kafam oldukça bu olaylarla meşguldü ve ben kendimi kitaba veremiyordum bir türlü.

Her şey geçtiğinde romanıma devam ederdim. Şimdi daha önemli meseleler vardı.

Öğretmenler odasına girip 'günaydın' deyip gülümsedikten sonra yerime geçip ders kitaplarımı çıkarmaya başladım.

_____________________________________________

Dersim 11-A da olduğu için sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Songül'den de bir örnek almam gerekti, hala saç telini nasıl alacağımı düşünüyordum. Bir yolunu bulma umuduyla sınıfa girdim.

Ders sakin geçti. Teneffüs zili çaldığında ise eşyalarımı yavaşça toplamaya başladım bir yandan da Songül'e bakıyordum. Her şeyimi toparladığımda kapıya doğru yönelen Songül ve arkadaşlarına baktım.

SalvatoreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin