Bu bölüm JenbutQueen e ithaf edilmiştir. Rabia seni çok seviyom kuzum💜Eve geldim. Biraz geç geldiğimden Su çoktan yemeğini yemiş salonda televizyon izliyordu. Onu rahatsız etmeden üzerimi değiştirdim ve yemeğimi yedim. Ardından biraz dinlenmek için odama geçtim.
Şu bugünkü kız, aklımı kurcalıyordu. Neden ağladığını merak ediyordum içten içe. Üzülmüştüm ağlayınca, insandım sonuçta kim birini ağlarken görse üzülmezdi ki?
Yatağımda uzandım ve telefonumu elime aldım. Barış'a eve geldiğimi ve dinleniyor olduğumu yazdım ve ardından biraz yatakta uzanıp kitap okudum. Yeni başladığım ve oldukça kısa bir kitaptı bir günde bitirebilirdim.' Bilinmeyen bir kadının mektubu'. Her okuduğumda Stefan Zweig'ın kalemine hayran kalmama neden olan o güzel kitaplardan biriydi. Türkçe baskısını almıştım özellikle, Türkçe artık hayatımdı sonuçta.
Kitabın sonlarına geldiğimde yatağımda dikleştim. Duyguların yoğun olduğu satırlar, ah bu satırlar, gözyaşlarımın firarının suçluları. Kitabı bitirdiğimde 2 saatin sonunda yatağımda oturup uzunca bir süre düşündüm.
Boşluk hissi, tanıdık bir his. Ve de üzücü, insanı yıkan türden.
Ama o kadın, zaten o mektubu kaleme aldığı zaman ölmüştü ve cenazesini yolladı genç adama soluk satırlarla.
Ve üzülmek faydasız bu saatten sonra. Kırık bir kalp ile başa çıkmak, her zaman en zoru oldu. Çokça vurdu beni bu ağlamak hissi. Umarım geçer, yakında geçer.
Benim aklımda dönüp duran ve hem kalbime hem de aklıma kazınan satırlar şunlardı.
"Seni son saatimi paylaşmak için çağırmak istemiyorum, sen adımı ve yüzünü bilmeden çıkıp gidiyorum. İçim rahat ölüyorum, çünkü sen o ölümü uzaktan hissedemezsin. Ölmem sana acı verecek olsaydı eğer, o zaman ölemezdim."
_____________________________________________
"Eee sonra ne oldu?"
Su çaylarımızı doldurup karşıma otururken ben de anlatmaya başladım.
"Çok ağlıyordu Su, için için ağlıyordu. Dayanamadım gittim yanına sordum ağlamasının sebebini. Sonra zaten Rüya Hanım geldi, o konuştu kızla. Daha sonra da çıktık zaten okuldan Rüya Hanım ile birlikte."
Su, anladığını belli edercesine kafasını salladı. Dünden beri Barış'a yazmamıştım ve ne yaptığını merak ediyordum. En son çiçekleriyle ilgileniyor, onların ne kadar güzel olduğundan söz ediyordu. Onu böyle neşeli ve umutlu görmek hayata, ne de güzeldi.
Kahvaltımız bittiğinde birlikte evden çıktık. Biraz konuşup birlikte yürüdükten sonra o farklı yola saptı, ben de otobüse bindim. Yine cam kenarını izleyip daldığım hayaller sonrası sonunda okula vardım.
Bugün biraz daha az heyecanlıydım. Ilk günün heyecanı kadar fazla değildi ve bu sefer kendimden daha emindim.
Dersler başlamadan önceki arada Barış'a yazmaya karar verdim. O hep erken kalkardı, daha doğrusu çoğu zaman uyuyamazdı ve bu saatlerde ayakta olurdu. Şimdi de uyanık olacağını düşünerek yazmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salvatore
Novela Juvenil'Eğer bir gün gidersen, aklımda hep o tadın ve geceler boyu ruhlarımızın birbirine karışması kalacak.'