aşağı sarkıttığım ayaklarımı sallıyordum, elimdeki papatyanın yapraklarının rüzgarla sallanmasını izlerken. gün batımında her şey daha güzel geliyordu gözüme, birkaç metre altımdaki kayalıklara çarpan koca dalgalar ise en güzeliydi.eğer istersem, o koca dalgalar bir gün beni de alıp götürür müydü? nereye götürdükleri önemli değildi, suyun üstünde olduğum sürece ruhumun özgür olacağını hissediyordum zaten. tuzlu su, açık yaralarımı acıtırdı belki; çok da sorun değildi.
kolumu kaldırıp elimdeki papatyayı göz hizama getirdim. gözüme gelen turuncu-kırmızı güneş ışıklarını kesmişti biraz da olsa. rüzgar daha da sert esmeye başladı, onun boynunu yere indirmek istercesine. ben de sıktığım parmaklarımı açıp papatyanın denize doğru düşüşünü izledim.
"ne o, intihar falan mı edeceksin?"
arkamdan gelen sesle irkildim, birinin buraya doğru geldiğini fark etmemiştim bile. gelen sesin sahibine baktım yavaşça kafamı çevirip. kısa, siyah saçları vardı. ten rengi benimkinden biraz daha koyuydu. uzundu, elleri cebinde, karşıya bakıyordu; bana değil.
"neden, uçuruma gelen herkes intihar mı etmeli?"
omuz silkti. daha sonra birkaç adımda yanıma ulaşıp aynı benim gibi bacaklarını aşağı sarkıttı. "tam bir saattir hiç hareket etmeden karşıya bakıyorsun, hayalet gibisin."
"bir saattir buradaysan ve hiç ses çıkarmadıysan aramızdaki hayalet sen oluyorsun." diye homurdandım. bir saattir onu fark etmemiş miydim cidden? düşüncelerim kulaklarımı tıkamıştı anlaşılan.
güldü hafifçe. "kaç yaşındasın sen?"
"on yedi." diye cevap verdim.
"şimdiden yaşlanmışsın," dediğinde ona döndüm kaşlarımı çatarak. ellerini arkasına koyup kollarına yaslandı. "burada arkadaşlarınla kafayı falan çekmen gerekmiyor mu?"
gülüp önüme döndüm. "fazla arkadaşım yok. sarhoş olmak için de kafayı çekmem gerekmiyor."
"belli." diye mırıldandı.
"sen kaç yaşındasın?" diye sordum.
"on dokuz sanırım."
kaşlarımı çattım. "sanırım?"
omuz silkti tekrar. "doğum günümü bilmiyorum."
şaşırmıştım, "doğum günün kutlu olsun o zaman," dedim gülümseyerek. kaşlarını çatarak bana baktığında açıklama yaptım. "belki de doğum günün bugündür."
hafif bir gülümseme oluştu yüzünde. elini uzattı. "iwaizumi."
•
iwaizumi'yle akaashi'nin tanışmasını istemiştim hep, tanışsalardı bir abi-kardeş ilişkisi olurdu bence aralarında🥺
bu yüzden kitabımda tanıştırdım zşanwğwnpsnqğwnspenpw
bölüm içime sindi bu arada iwa sayesinde eheheh
sizi seviyoruum umarım beğenmişsinizdir
ŞİMDİ OKUDUĞUN
listen before i go ✫ bokuaka
Fanfictionuyarı: angst - if you need me, wanna see me better hurry 'cause I'm leavin' soon - bokuaka #3 - 04.09.20 • 28.09.20