take care of yourself, and don't forget to get a haircut

886 127 307
                                    


coldplay-sparks

ben bu şarkıyla yazdım, siz de bu şarkıyla okuyabilirsiniz, medyaya koydum :)


bokuto, elindeki kahveden bir yudum daha aldı. normalde nefret ederdi kahveden, ama kokusu hoşuna gidiyordu. en yakın arkadaşı da hep kahve kokardı çünkü.

en yakın arkadaş.

en yakın arkadaşlar öpülür müydü?

neden yapmıştı bilmiyordu. sarhoştu, evet, ama düşüncelerine sahip çıkabilecek kadar ayıktı o gece. kırgındı ve üzgündü, teselli mi arıyordu? teselli arıyorduysa, sarılmakla da yetinebilirdi.

neden yapmıştı o zaman? en yakın arkadaşı olarak gördüğü kişi aslında en yakın arkadaştan fazla şeyler mi ifade ediyordu kendisi için?

bokuto, iki haftadır bu sorularla boğuşuyordu. akaashi'yle konuşmak istemişti elbette, ama daha kendi kafasında çözememişken hislerini, öylece çıkıp bir şeyler söyleyemezdi. ayrıca akaashi'nin ne tepki vereceğini bilmiyordu, ters etki yapmasından korkuyordu.

kahvesinden bir yudum daha alacağı sırada masanın üstünde duran telefonu çalmaya başladı sıradan bir melodiyle. bir bakış attı, numara kayıtlı değildi. aslında kimseyle konuşacak hâli yoktu, ama merak ediyordu.

yanıtladı çağrıyı. "alo?"

"bir konum atacağım," dedi karşıdaki kişi. bu sesi tanıdığını sanmıyordu. "ve geleceksin. şimdi."

"anlamadım?" dedi kaşlarını çatarak.

"bokuto değil misin?" dedi karşıdaki adam daha yüksek sesle. ağlıyor muydu? anlayamamıştı.

"evet, ama siz kimsiniz?" diye sordu.

"atacağım konuma gel."

ve telefon kapandı. bokuto telefonu kulağından çekip telefonun ekranına bakmaya devam etti. neydi bu şimdi? ona ismini bile söylemeyen birinin attığı konuma gideceğini mi düşünmüştü? büyük ihtimalle bir grup şakasının kurbanıyım, diye düşündü.

telefonuna gelen bildirim sesi yankılandı odada. aynı numaradan gelmişti mesaj. aynı adamın dediği gibi, bir konumdu.

istemsizce tıkladı mesaja, konuma baktı dikkatlice. kaşlarını çattı, burayı biliyordu. akaashi, birkaç kez buraya gittiğinden bahsetmişti. hatta o iwaizumi dediği adamla orada tanışmıştı.

iwaizumi. arayan o muydu?

içine bir şüphe düşmüştü. az önce asla gitmeyeceğini düşünürken, şimdi bacağını sallıyordu düşünceli bir şekilde. o adam iwaizumi miydi? ama neden bokuto'yu arasındı ki? aralarında asla uyuşmayan bir enerji vardı, iyi bir şey için çağırmış olamazdı.

"kahretsin," diye mırıldandı, içi içini yiyordu. gidecekti.

taksinin kapısını kapatıp toprak yolda yürümeye başladı. önüne bakarak gidiyordu, oldukça fazla cam şişesi kırığı vardı burada. birkaç koca kayanın arasından geçerek ilerlemeye devam etti, çevrede kimseyi göremiyordu.

gelen seslere kabardı kulağı, siren sesi gibiydi. kalbi sıkışmıştı, nedenini anlayamıyordu. burada tam olarak ne oluyordu?

adımlarını hızlandırdı. cebindeki telefonu çıkarıp konumu kontrol etti yeniden, evet, doğru yerdeydi. biraz daha yürüdükten sonra, ilerdeki insan grubunu fark etti, daha sonra da kayalara vuran mavi-kırmızı ışıkların kaynağını, ambulansı.

listen before i go ✫ bokuakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin