Güneş sana dogdu

56 11 14
                                    

*Bazen kazanmak için kaybederiz...*


--Sedyeye doğru baktığımda benim yaşlarımda, eli yüzü yara içinde bir çocuk gördüm.
Bir an korkup vazgeçecek gibi olsam da çocuğum başındaki eldiven kutusu, pamuk ve işte peçete'nin olduğunu gördüm.
Sessiz olmaya çalışarak çocuğun başına geldim. Sanırım uyuyordu , göğüsü belli aralıklarla inip kalkıyordu ardından çocuğu izlemeyi bırakıp peçete ye doğru ilerlemeye başladım.
Peçete çocuğun sağ tarafında kalıyordu, ben ise sol tarafında kaldığım için çocuğun başının üstünden, çapraz bir şekilde peçete ye uzanmak için elimi uzattım.
Tam o sırada bileğimi bir el kavradı ve bir ses...
Ne arıyorsun burada?
İki saattir ne bu ses?
Korkuyla bileğimdeki ele baktım, sonra elin sahibine, hemen bileğimi elin sahibinden kurtarıp;
Kusura bakma rahatsız ettim. Sadece peçeteyi alacaktım deyip, baş ucundaki peçeteyi işaret ettim.
O çocuk ise bana: burada şu an dinleniyorum farkındaysan,izin almadan buraya giriyorsun ve yine izin almadan baş ucumdaki peçeteyi almaya çalışıyorsun ayrıca içeride garip sesler çıkarıp beni rahatsız ediyorsun dedi.

Alttan almaya çalıştım,sonuçta buraya izinsiz girdim ama yine de daha kibar davranabilirdi.

Hem o da ne garip sesler mi çıkarıyormuşum? Allah aşkına boğuluyordum orada ben.

Her neyse deyip kendimi sakinleştirdim ve sakince: Haklısın izinsiz yaptım bunları ama hatalı olduğumu kabul ettim zaten, daha anlayışlı olamaz mısın? dediğim anda yüzü kasıldı, ne o sinirlenmeye devam mı ediyordu bide?

Şeytan tüyü diye kendi kendime sessizce mırıldandım. O sırada çocuk dediğimi anlamayıp sinirlice ne? dedi.

Sesli bir nefes verip, önceki ses tonumdan daha sert bir şekilde konuşmaya başladım:

Diyorum ki içeride su içerken boğulup ölüyordum, sonra zorla kendime geldim. Üstüm başım hep su oldu , ama sen bana diyorsun ki: İçeride garip sesler çıkarıp durdun, sonra da beni rahatsız ediyorsun diyorsun . Özür diledikya, alttan al alttan al bir yere kadar ama!! dedim ve sinirle peçeteyi alıp perdeyi hızla çekip oradan uzaklaştım. Daha sonra sandalyeye doğru ilerledim ve tam peçeteyi koparacaktım ki şeytan tüyü peşimi bırakmadığı için yapamadım. 

Peçete diye eldiven kutusunu almışım.  Aman ne güzel, tam odadan ıslak olduğumu umursamadan çıkacakken gıcık çocuk perdeyi açtı. Kafamı ondan tarafa çevirdim ve o esnada gıcık çocuk yüzünde alaycı bir ifadeyle, elindeki peçete kutusunu havaya kaldırıp salladı ve bana doğru attı.

Neyse dedim, sakin ol Yasemin şekerin çıkacak dedim ve peçeteyi aldım. Sonra peçeteden bir parça kopartıp üstümdeki tişörte bastırdım ve biraz da olsa tişörtün nemini aldım. Başka bir parça peçete kopartıp sandalyeyi sildim ve peçeteleri çöpe attım. Tam arkamı dönüp gıcık çocuğa teşekkür edecekken, onu orada göremedim. Büyük ihtimalle perdeli yere girmişti.

Adımlarımı oraya doğru yönelttim ve perdeyi biraz araladım. Gıcık çocuk elinde bir tişörtle sedye üzerinde oturuyordu. Boğazımı temizledim ve dikkatini buraya vermesini sağladım. Kafasını yavaşça kaldırıp bana baktı. Onunla çok muhatap olamak istemediğim için hemen peçete için teşekkürler diyecekken, gıcık çocuk elindeki tişörtü bana doğru kaldırıp: bunu giyebilirsin Ebru teyzemin. Hava soğuk ve hastaneye geldiğine göre bir hastalığın olmalı dedi ve elime tişörtü tutuşturup odadan çıktı. Buda neydi şimdi böyle? böyle emrivakiyle bana yardımcı mı olmuş oldu yani? salak çocuk. Ayrıca ebru abla onun teyzesiymiş demek. Bu kadar kibar, sevecen bir kadının nasıl böyle hödük bir yeğeni olur ya, diye düşünürken demek ki oluyormuş işte dedim ve  kendimi cevapladım. 

AntagonistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin