"Gözyaşları daha mahrem değil midir kahkahalardan?.."

490 56 37
                                    

Sigarasını kırmızılıklarının arasına aldı. Ciğerleri zehrin dumanıyla donatılırken içinde sakladığı acılarını serbest bıraktı. Gözyaşları peşi sıra düşerken gecenin karanlığına önündeki viski şişesini dikti kafasına. Nefesi kesilene kadar yudumladı acı içkiyi.

Suratı buruşurken damağındaki tada, hıçkırıklara teslim oldu ruhu. Çılgınlarca ağladı. Sönmüyordu ateşi lakin yanmıyordu da. Ufak bir kıvılcım halinde çatırdıyordu uzun zamandır.

İçlenerek yalnızlığına baktı karşısında duran camdan. Histerik bir kahkaha aldı bu sefer onu. Çok gençti Jeno. Yaşayabileceği onca güzel şey vardı. Çılgınlarca eğlenebilirdi, gitmek istediği yerlere gidip gezebilirdi, aşık olabilirdi mesela... Ancak hepsi yasaktı ona. Yalnızca oğlu vardı, tek neşesi, tek yaşam belirtisi...

"Sigara içecek türden birine benzemiyorsun."

Arkasından gelen ses ile döndü genç adam. Evde tamamen yalnız olduğunu düşünüyordu çünkü Bae babaannesinde kalacaktı, Jaemin'in ise izin günüydü. Ancak Jaemin kapıya yaslanmış onu izliyordu.

"Herkesin vardır kötü alışkanlıkları."

Yavaş adımlarla yaklaşıp karşısındaki sandalyeye oturdu. Jeno'nun perişan görüntüsü canını sıkmıştı. Ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu güzel gözleri.

"Kendine neden bunu yapıyorsun Jeno? Mutlu olmak sandığın kadar zor değil."

Hiç bilmiyordu sanki içten gülümsemeyi genç adam. Çok... Çok yara almıştı. Dinmiyordu ki sızısı gülebilsin....

"Yoruldum... Çok yoruldum..."

Soluklanmaya çalıştı ancak nafile. Sıkışıp kalmıştı içinde nefesi. Uçurumun kenarındayım, tutunamıyorum diyordu lakin sesini duyan yoktu.

Bütün hayatı gününü geçirebilecek parayı kazanıp ardından içip eğlenmek olan Jaemin, yaşadığı onca trajik olaya rağmen hiç bu denli buruk hissetmemişti. Karşısında 'hiçbir şeyi' olan adamın göz yaşları ok gibi deliyordu kalbini.

Elini ağlayan adamın eline koydu. Hafifçe okşadı yumuşak tenini.

"Eğer paylaşırsan benimle hüznünü, gözyaşlarına ortak olurum. Bana içini dökebilirsin."

"Gözyaşları daha mahrem değil midir kahkahalardan... Anlatamam. Hem anlatsam da anlayamazsın beni."

"Denemedin ki."

"Kendimi anlatamayacak kadar yorgunum Jaemin."

"Ama ben, sen anlatmadan seni anlayacak kadar yeni başladım hayata. Uzak tutma beni kendinden, kelimelerinden değil, bakışlarından anlayacağım acılarını."

Derin derin baktı Jaemin'in gözlerine. Anla beni diye yalvarıyordu sanki. İçi umut dolmuş, ağlamaktan buğulama gözlerinde gökkuşağı parlıyordu.

" Ya sende gidersen?"

Dedi genç adam. Haliyle oğlu ona yetiyordu lakin kısa sürede tanıdığı bu adamı görmeye de çok alışmıştı. Reddedemezdi, kalbi hızlanıyordu Jaemin'i gördüğünde. Onun oğluyla ilgilendiği vakitleri iş esnasında dahi olsun hatırlayıp gülüyordu kocaman tebessümüyle.

"Hiç uzun kalmadım bir yerde, bu güne kadar kimseye ait de olmadım. Söz veremem gitmem diye. Zira söz verirsem yalancı olurum. Ama gitme dersen gitmem."

Kafasını masaya koyup uzun uzun izledi Jaemin'i. Tek kelime etmeden. Bu sırada Jaemin ise kendi ağzından çıkan cümleleri sorguluyordu. Ne olmuştu da bu adamdan ayrı kalamaz hale gelmişti?. . Neden onun derdiyle dertleniyordu?..

" Eşcinselim ben. Aynı sana benzeyen, masumiyetiyle içimi ferahlatan birine aşıktım. Öyle güzel gülerdi ki, gözleri kaybolurdu. Teni hep vanilya kokardı. Saçları öyle yumuşaktı ki okşarken zarar vericem diye delicesine korkardım. O da sevmişti beni, kimsenin sevmediği gibi... "

Tarifsiz bir sessizlik oldu sonra. Yeniden ağlamaya başladı Jeno. Utanıyordu da ağlamaktan ama engel olamıyordu kendine.

" Peki ya sonra ne oldu? "

Diye fısıldadı küçük olan. Korkarak sormuştu bu soruyu çünkü kötü bir şey olduğu aşikardı.

Jeno önündeki şişeyi de tamamen bitirip ayağa kalktı. Cevap vermeyeceğini söyleyip gitmeye kalkmıştı ki yere yığıldı bedeni şiddetle. Hemen koştu Jaemin. Omzuna girerek kaldırmaya çalıştı kendine göre ağır bedeni.

"Sonra o öldü. Be-ben onu sevdiğim için öldü."

Yavaşça kapandı gözleri Jeno'nun. Baygınlık değildi ancak derin bir uyku olduğu kesindi.

Zorlukla kaldırdığı bedeni en yakın koltuğa bıraktı Jaemin. Etrafı hemencecik toplayıp yanına çöktü yarı baygın gencin.

" Bu denli perişan iken nasıl bu kadar güçlü durabiliyorsun? Hiç mi düşmüyorsun? ."

Saçlarını okşadı Jeno'nun. Uyanıkken yapamayacağını bildiğinden doya doya keşfetti saçlarını, doya doya kokladı tenini. Parmağı Jeno'nun gözünün altındaki minik bende sabitlenirken dudaklarını pamuğumsu yanağın üzerinde buldu. Sonra aniden bir sorgulama geldi. Ne yapıyorum ben diye düşündü ve geri çekildi. Kendini kaptırmamalıydı. Bu onu yalnızca üzerdi.

Odasına gitmek için yeltendiğinde elini tutan el ile duraksadı.

"Gitme, yanımda kal."

Yarı açık gözleriyle Zorlukla konuşan Jeno'nun isteğini kırmamak için kalktığı yere geri oturdu ve bütün geceyi kalbini kaptırdığından bir haber olan adamı seyrederek geçirdi.

Kitap hakkındaki düşüncelerinizi çok merak ediyorum lütfen benimle paylaşın. İlk defa bu kadar yavaş olayların ilerlediği bir kurgu yazıyorum ve becerebildiğimden emin değilim. Sizce nasıl gidiyoruz?

winy °nomin°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin