Karşımda gururunu yenmesi iki hafta süren ve küçücük bir özürle beni eve çağıran adama gülmekle yetindim. Onunla konuşmak sadece vakit kaybıydı.
"Dönmeyeceğim Jeno. Hayatımı o denli küçümseyip sonra kuru bir özürle dönmeni bekleyemezsin. Buna hakkın yok."
"Kendim için değil, Bae için dönmeni istiyorum. Oğlum seni seviyor ve iki haftadır ismini sayıklıyor."
Bir umut, sadece bir umut özlediğini düşünmüştüm. Bensiz renkleri kaybolmuştur belki, benim gibi gülmeyi unutmuştur demiştim lakin adamın tek derdi oğlunun mutluluğuydu.
Adımlarımı üstüne yönlendirip burnunun dibine kadar yaklaştım. Dolu dolu gözlerim bir türlü ne hissettiğini çaktırmayan boş bakışlarını taradı. İşaret parmağımı bastırdım göğsüne.
"Senden nefret ediyorum Jeno! Seni sevdiğim için de kendimden nefret ediyorum!"
Kurduğum çelişkili cümleler beynimde yankılanırken göz yaşlarıma sahte kahkahalarım eklendi.
"Şu halime bak! Geldiğim şu hale bak! Senden önce mutluydum ben. Evet düşük maaşlarda garantisiz işlerde çalışıyordum lakin eğleniyordum. Şu simamda gerçek tebessümler yeşeriyordu. Ancak sen hayatıma girdin ve bütün çiçeklerim soldu!"
"Bu kadar çok mu istemiyorsun beni hayatında?"
Sakince sorduğu soru ya benim beynim basmıyor ya da salağa yatıyorum demekti. Şiddete olan meyilimi görmemeye çalışsam da bu adam beni delicesine teşvik ediyordu.
"Sen salak mısın? Aşık oldum diyorum! Karşılık alamadım dünyam karardı diyorum anlamak bu kadar zor olamaz!"
Nazikçe elimi tutup beni kendine çekti ve rüzgar gibi hızla değip geçen bir öpücük bıraktı dudaklarıma. Vücudum hemen itaat moduna geçerken burnuma esen kokusunu ciğerlerime doldurarak kapattım gözlerimi. Bu kadar çabuk sakinleşmemeliydim belki de ancak öyle güzel demişti ki dudakları benimkilere...
"Bu ne içindi?"
"Sana uzun uzun anlatmak isterim kendimi ancak öpmeyi seçtim.Çünkü bazen kelimeler yetmiyor."
"Elbette yetmiyor lakin sen hiç konuşmayı denemiyorsun."
Gözlerimin önüne gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdığı sırada biraz daha yaklaştı bana. Yüzünde minik bir tebessüm, yüzünde gerçek bir tebessüm...
"Ne duymak istiyorsun Jaemin? Sana duymak istediğini söylerim, ne yapmak istiyorsan seninle yaparım. Aptalca bir gurur bendeki zira yanına geldiğimden beri tek söylemek istediğim şeyi bir türlü söyleyemiyorum."
Sertçe yutkunarak eğdi kafasını utanca bürünmüş halde. Çenesine koyduğum parmağımla istemedim utanmasını.
" Eğer şimdi söylemezsen bir çok şeyi kaybedebilirsin Jeno. Duymak istediğim şey senin kendini aşamayıp bana söyleyemediğin o 'şey'."
"Seni özledim Jaemin..."
Öyle içten, öyle sıcak dökülmüştü ki kelimeler dilinden. En çok onun sesine yakıştırmıştım adımı. Ve şimdi bir özlem ancak bu denli zarif ilişirdi kulaklarıma...
Alnım alnına yaslı. Sadece ikimizin duyabileceği şekilde verdim karşılığımı.
"Seni özledim Jeno..."
Etrafımızdan geçip giden insanlar bir nebze bağlamadı bizi. Sıkı sıkıya doladık kollarımızı birbirimizin hasretten buz kesilmiş bedenlerine. Şimdi ısıtacaktık birbirimizi.
Bir süre orada geçirdiğimiz vaktin ardından sevgilim gibi tuttu elimi, sahiplendi ruhumu ve beraber iki haftamı geçirdiğim eve gittik. Eşyalarımı toparladığım sırada kapı eşiğine yaslanmış, suratını ekşitmişti.
"Burada nasıl yaşadın Jaemin? Burası berbat halde."
Malumdur ki param olmadığından durumun ancak bodrum katta bir stüdyo daireye yetmişti. Ev adeta dökülüyordu ancak elimden gelen bu iken yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
"Borcumu ödemek için rahatlıklarımdan ödün vermem gerekti."
Dudakları büzülürken yanıma çömeldi.
"Hesabıma yatırdığın paranın tamamını okuluna ödedim. Eğitimin için ödemen gereken bir miktarda bana olan borcun da kapandı. Hatta ben sana borçlandım..."
Etrafına saldırmaktan başka bir şey bilmeyen yalnız kurt yanımda adeta öksüz bir kuzuya benzemişti. Gözleri hiç ışıldamadığı kadar ışıldıyor, dudaklarımdan dökülecek her bir kelime için heyecanla bekliyordu. Ne olmuştu bu adama böyle?
" Yardım edeyim,daha geç olmadan Bae'yi de görsen iyi olur. Gittiğin günden beri ağlıyor."
Kafamı sallayıp hareketlerimi hızlandırdım. Hemen eve gitmek istiyordum zira minik Bae burnumda tütüyordu.
Evdeki tüm eşyalarımı arabaya yüklemiş, evin yolunu tutmuştuk. Benim evim değildi belki de lakin sahiplenmiştim o dört duvarı. İçindeki günümü aydınlatan çocuk bana geçmişimi hatırlatıyordu. Elbetteki benden daha şanslı bir çocuktu Bae. Ben kimsesiz büyümüştüm lakin onun yanında tek gülüşü için canını verecek güçte bir babası vardı. Jeno'nun oğlu için yapmayacağı tek bir şey yoktu. Ömrünü adamıştı oğluna, gençliğini... Ama bunu yaparken Bae'nin çocukluğunu almıştı elinden. Küçük, annesiz büyümenin yanı sıra anne demekten korkar olmuştu. Bir kere annenin göğsünde uyumanın verdiği sıcaklığı tatmamıştı, aynı benim gibi...
Tüm bunların yanı sıra arkadaşı yoktu,oyun oynamayı bile bilmiyordu. Çıkmamıştı hiç sokağa. Düşmemişti bisiklet sürerken çünkü babası yetmiyordu ona. Jeno'nun tek amacı oğlu güzelce beslensin, düzenli bir yaşamı ve eğitimi olsun üzerineydi lakin bilmiyordu Bae'nin nasıl bir boşlukta olduğunu. Canımı en çok yakan anne babasının kavgası esnasında içine çekilip hıçkıra hıçkıra ağlamasıydı miniğin. Yaşıtları gibi şımaramamıştı mesela. Çığlık ata ata ağlayamamıştı. Öyle sessizdi ki çığlıkları yalnızca o duyabiliyordu. Görmüyordu kimse içinde yaşadıklarını ancak ben görmüştüm. Onun minik elleri avucumdayken bana nasıl güvenle baktığını görmüştüm. Ve o gözlerde de kalbimi çarptıran adamın yangınların gördüm. Bae ne ise Jeno oydu. Bae ne kadar ağlıyorsa babası ondan kat be kat daha çok ağlıyordu, sessizce... Büyük acıları vardı alev alev yanan. Beni çeken de buydu belkide. Üşüyordum, ısınmak istedim. Fakat yanacağımdan bir haberdim...Hiçbir şeyi umursamayan Na Jaemin Bae'yi önemsemişti, ondan çok miniğin babasını, Lee Jeno'yu... Ve fark etmeden başladı gençliğini feda etmeye. Gülmeyi bilemeyen bir adam uğruna...
Selamlar, verdiğim ara halen sürmekte ancak bir kaç bölüm birikmiş iken bir bölümünü sizinle paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz 💜