"Hepsi hataydı Jaemin, unutalım gitsin."

499 54 80
                                    

Küçük yarabandını kaşına nazikçe yapıştırıp acil yardım çantasının fermuarını kapattım. Burukça bakıyordu gözlerime, yol boyu baktığı gibi...

" Tamamsa ben odama gidiyorum. "

Parmakları benimkilerin arasına kaymış, ayağa kalkmam için çekiştirmişti. Beni yönlendirmesine izin vererek peşinden gittim.

Odasının önüne geldiğimizde duraksadım. Güven verici bakışları zarar görmeyeceğime dair yemin ediyordu.

Açtığı kapıyı benim odaya girmem ile kapatıp beni yatağına doğru çekti. Meraklı bakışlarımla onu izliyordum.

Elimi bırakıp uzandı yatağına. Eliyle yanını patpatlayarak hafifçe gülümsedi.

"Sadece bu günlük yanımda uyur musun?"

Bu güne özel konuşması canımı sıkarken hırkamı komidinin üstüne koyup uzandım yanına. Bedenlerimiz birbirine dönük, gözlerimiz kenetli...

Çekinerek attı kolunu belime. Konuşmuyorduk, bakışlarımız bunu bizim yerimize yapıyordu. İç güdüsel olarak beklemeden yaklaştım ona. Aitlik hissini hiç tatmamıştım ancak şuan onun göğsünde tattığıma yemin edebilirim.

~~~~~~~~~

"Babacık iki gün sonra dönecek bebeğim. Ben yokken Minha teyzeni ve Jaem'i üzmek yok, tamam mı?"

"Beni görüntülü aramayı unutma baba. Bae seni çok seviyor."

Yeni açılmış gözlerim gördüğü görüntü ile şenlenirken çorabımı giyerek merdivenleri bitirdim. Hayatımın en huzurlu uykusundan uyandığımda Jeno'yu görememek canımı sıksa da her zamanki gibi takım elbisesini giyinmiş, elindeki bavulu ile telaşlı hazırlanışı neden yanımda olmadığını açıklıyordu.

Bae ve babasına sıcak bir günaydın merasimi yapıp mutfağa ilerledim. Bayan Minha harika bir sofra kurmuştu.

Masada herkes yerini almış, sessiz bir kahvaltı olmuştu. Sessizliğin yanında bir de Jeno'nun asla bana değmeyen gözleri vardı ancak pek aldırış etmedim.

"Ne demek çevirmen kayıp! Benimle alay mı ediyorsun Taehyung!"

Açtığı telefondan işittikleri kolayca sinirlenmesini sağlarken bir kaç hakaret edip telefonu kapattı. Oldukça gerilmiş görünüyordu.

"Hangi dil? Çevirmen tuttuğunuz dil?"

Vasıfsız biri olmama rağmen dil konusunda epey iyi olmam ile cesurca sordum. Alay eder gibi gülüp telefonu cebine yerleştirdi.

"Japonca. Biliyorsun herhalde."

Beni küçümsemesi sinirlerimi bozuyordu. Kendisi büyük bir adam olabilirdi lakin geri kalan insanlar da tümüyle etkisiz eleman değildi ya..!

"C2 seviyesinde, Japoncam."

Alaylı gülüşü devam ederken kendimi tutmayacak devirdim gözlerimi. Egoist adam!

"Yapılmış bir testin var mı?"

"Var. Telefonumda kayıtlı ve ayrıca sana verdiğim dosyada da yazıyordu."

Mimikleri ciddileşirken Bayan Minha'ya döndü.

"Bayan Minha, iki günlüğüne Bae'nin tüm sorumluluğunu size bıraksam sorun olur mu?"

Kadın sorun olmayacağını söylemiş, Bae'yi de alıp mutfaktan çıkmıştı. Biraz önce göklerde süzülen götü inmiş olan Jeno ise soluğu yanımda almıştı.

"Benim için çok önemli bir iş bu Jaemin. İki günlüğüne benimle Japonya'ya gelirsen bu ay maaşına iki kat zam yaparım."

"İki kat mı! Kabul, geliyorum."

Olduğum yerde zıplayarak kollarımı havaya kaldırdım. İki katı maaş demek daha çok birikim yapmam ve daha çabuk çalışmayı bırakmam anlamına geliyordu. Bu fırsatı kaçırmayacak kadar da akıllıydım.

Sevinçten seke seke odama çıktım. Sırt çantama iki günlük giysi koyup dakikalar içinde kapının önünde bekleyen arabaya bindim. Jeno bu çabuk kararım ve hazırlanmam karşısında büyük şok yaşamış ve yalnızca gülmüştü. Daha önce söylemiş miydim bilmiyorum ama bu adam gülmek için yaratılmış gibiydi.

Sabah çıktığımız yolculuk akşam Osaka'da şirin bir otelde bitmişti. İş görüşmesinin yarın olacağı akşam yemeğinde konuşulmuş, kalabalık ekip odalarına dağılmıştı.

iki tane içecek alıp havuzun kenarında oturan Jeno'nun yanına gittim. Nihayet Jeno ile yalnız kalmıştık. Zira dün gece hakkında hiç konuşma fırsatımız olmamıştı.

"Senin odanda kalacakmışım."

Sesimi duyana kadar geldiğimi anlamamış olacak ki ürkmüştü.

"Danışmayla konuştum. Boş odalardan birini ayarladılar bana. Sen benim odamda kalırsın."

Sözleri kaşlarımı çatmama yol açarken koluna dokunarak bana bakmasını sağladım.

"Dün gece yanımda yat diyen Jeno'ya ne oldu?"

Bedeni tamamen bana döndüğünde eşimin bulunduğu kolumu kendine çekti. Kolum yanıma düşerken ne yapmaya çalıştığını anlama çabasına girdim.

"Dün gece... Hepsi hataydı Jaemin, unutalım gitsin."

Histerik bir kahkaha atarak ayağa kalktım. Bu sefer sinirle birilerinin tişörtünü kavrayan ben olmuştum.

Yakasından tutup onu da kaldırdım. Bu bir değil, iki değildi. Benimle bir iyi bir kötü olmasını çekmek zorunda değildim. Çekecek biri de değildim zaten.

"Pişman mısın Lee Jeno?! Beni öptüğüne, gece boyu belimi kavrayıp saçlarımı öpücüklerinde renklendirdiğin için pişman mısın!?"

"Olayları dramatik hale getirmeye gerek yok Jaemin. Anın büyüsüne kapıldım yalnızca. Sen ve ben olabilirliği mümkün dahi değil."

"Nedenmiş o!? Size layık değil miyim Jeno hazretleri?"

"Çocuksun Jaemin, halin, tavrın, hareketlerin hepsi çocuksu. Hiçbir şeyin önünü arkasını düşünmüyorsun. Ve ben bir çocuk daha büyütemeyecek kadar yorgunum."

"Çocukmuş..."

Sinirden sıktığım yumruğunu suratına indirip yere düşmesine sebep oldum. İçimde beni durduran o iyi taraf olmasaydı çoktan üstüne çıkıp onu bayıltana kadar dövmüş olurdum. Kimse benimle oynayamazdı.

"Bir daha... Bir daha sakın bana yaklaşma Jeno! Bir dahakine bu kadar sakin kalmam çünkü!"

Bu Nana öbür kitaplarımdaki saf Nana'ya pek benzemiyor sanki. Sizce?

Yorum bekliyor, çokça öpüyor, ot23 gelmeden bol bol stream kasalım diyerek gidiyorum 💜

winy °nomin°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin