Bölüm 10- Cam Parçaları

31 7 0
                                    

Renato bir centilmen gibi kendisini hiçbir şey olmamışçasına geri çekmiş ve duruşunu bozmadan, karşısında duran bir grup futbolcuya bakmaya başlamıştı. Sarı saçları, kahverengi gözleri ve ukala sırıtışıyla kendisine bakan erkek kardeşinin gözlerini, bir erkeğin seksi bir kadını gördüğü anda verdiği tepkiyle Valeria'ya çevirdiğini fark etmiş ve derin bir nefes alarak, bu kısa bakışın karşılığını buz gibi bakışlarıyla vermişti. Carlos kendisini topladığı sırada yavaşça yutkunarak, duruşunun kas katı kesildiğini ortamdakilerden saklamaya çalışmıştı.

"Carlos?" dedi Renato. Keskin gri gözlerini kardeşinden sonra yanında bulunan takımın diğer üyeleri Black ve Thomas'a çevirmişti. Özellikle Black'in kendisine nasıl baktığını görebiliyor ancak ağzını açamadığını fark edince de, bu durumdan şeytani bir zevk alıyordu. Elbette açamazdı. Parasını ödüyor, kalacak yerini sağlıyor, onları lüks ve çeşitli imkanlar içerisinde yaşatıyordu. Lions arenasının sahip olduğu bütün futbolcular, hiçbir ülkede bulunmayan imkanlara ve fırsatlara sahip olarak, futbolcularına adeta cenneti sunuyordu. Yeryüzündeki cennetinde birçok sınırsız imkanı bulunuyordu. Buraya kapağı atan hangi futbol oyuncusu olursa olsun, hayatının baştan aşağı değiştiğini biliyordu. En iyisi Lions'du. Dünyanın en iyi oyuncu takımı onlara aitti. "Sizi buraya getiren nedir?" dedi Renato. Yanındaki güzeller güzeli kadının hareket etmediğini, nefes dahi almadığının farkındaydı. Sevdiğini söylediği adamın onu başka bir adamla, özellikle patronuyla bu şekilde görmesinin, genç adama neler hissettirebileceğini tahmin edebiliyordu ancak Renato umursamıyordu. Öylesine rahat ve güvenli bir tavırla konuşuyordu ki, buraya gelmelerinden dolayı yaşadığı şaşkınlığı açıkça ifade edebiliyor ancak üzerinde durmamaya özen gösteriyordu.

"Abi... yani Bay Lions." Carlos derin bir nefes alıp bir an için Valeria'nın utançtan kızaran yüzüne bakmış ancak sonra sözlerini hızlıca toparlayarak Renato'ya bakışlarını çevirmişti. "Black'le maç öncesi oyun hakkında birkaç fikir geliştirdik. Duymak isteyeceğini düşünmüştüm ancak müsait olmadığından belki de bunu sonraya..." diye kendisini ifade ederken, Renato gözlerini yavaşça Valeria'ya kaydırmış ve hala nefes dahi almadan Black'e gözlerini diktiğini, dokunsan hüngür hüngür ağlayabileceğini fark etmişti. Onun bu halinden hoşlanmıyordu. Kadınların duygusallıklarından nefret ediyor, bu şekilde zavallı olduklarını görmek dahi istemiyordu.

"Ofisime gidelim." Buz gibi bir ses tonuyla söylendikten sonra yanındaki kadına dahi bakmadan ilerlemeye başlamış ve Valeria'yı orada, o şekilde, sanki kendisinin hiçbir payı yokmuşçasına bırakarak, gözden kaybolmuştu. Carlos ise abisinden korkan sadık köpek gibi peşine takılmıştı. Thomas ise Black'in kulağına bir şeyler fısıldar fısıldamaz, eliyle omzuna desteklercesine vurmuş ve onları yalnız bırakmıştı. Valeria'nın gözlerinden dökülen birkaç yaş aslında çok şeyi anlatıyordu. Onların kesin olarak biten ilişkisi, artık daha da netlik kazanıyordu.

"Black..." diye fısıldarcasına söylenerek, ileri doğru bir adım atacakken, yakışıklı genç adam aniden elini kaldırarak, daha fazla yaklaşmamasını ifade etmişti. Yüzüne yapabileceği en kötü bakışı takınmış, canını acıtan sevdiği kadının, karşısında duran acınası haline bakmıştı. Kendisi için buraya geldiğini biliyordu. Kendisi için burada yaşadığını ve çalıştığını da biliyordu. Ancak artık kendisini sevdiğinden emin değildi. Valeria başka bir adamı öpmüştü. Onunla öpüşmüştü. Başka bir adamın onu kolları arasında tutmasına izin vermişti. Ona yaklaşmasına, dokunmasına, kokusunu içine çekmesine izin vermişti. Valeria nasıl bu şekilde davranabilmişti? Black'in canı acıyordu. Gerçekten çok canı acıyordu ancak elinden ne gelirdi? Aşkı ve geleceği karşısındaydı. Aşkı, hayalkırıklığını yansıtan Valeria'ydı. Geleceği ise tüm ihtişamı ancak karanlığı ile vücut bulmuş olan Renato'ydu. Patronuydu. Kahrolası patronuyla birlikte mi olması gerekiyordu? Onca adamın içinden illa o mu olması gerekiyordu? İçindeki kıskançlığın kendisini kemirip bitirmesine izin veremezdi. Madem Valeria kendi yolunu seçmiş ve tercihini yapmıştı, o da aynı şekilde ilerlemeliydi. İlerleyecekti. Yüzündeki acı dolu ifadeyi kusursuz bir şekilde silerek, ifadesini toparlamaya özen göstermişti. Artık o eski adam olmayacaktı. Ağzından sesli kelimeler çıkmasa da, masmavi gözleri her şeyi anlatıyordu. Bitmişti. Şu saatten sonra tıpkı Carlos gibi hayatını yaşayacak, Ricardo gibi playboy olacak, Thomas gibi umursamazlığa vuracaktı. Kahrolası Wondermoon'ların insanlara öğrettiği bir şey varsa o da, asla onların pençesine düşüp, ağlarına yakalanmamalarıydı. İnsanları mahveden özelliklere, aklı başında olan adamı deliye çevirebilecek güce sahip milyonerlerden başka bir şey değillerdi. Güzellikleri aldatıcıydı. Tıpkı sevdiği kadının baş döndürücü, nefes kesici güzelliği gibi aldatıcıydı. Bir şey söyleyeceği sırada vazgeçmiş ve elini umursamazca, başını olumsuzca salladıktan sonra dans salonundan hızlıca, kapıyı sertçe çarparak çıkmıştı. Valeria sertçe kapanan kapının, aslında kendisine acımasızca çarpan bir tokat olduğunu biliyordu. Aniden irkilerek, gözlerindeki yaşların ayağının dibine akmasına müsaade etmiş ve içindeki yangınları hissetmeye başlamıştı. Tenini yakıyor, canını acıtıyor, kendisini sonsuz acılara sürüklüyordu. Renato hayatına girdiğinden beri, kendisinin değiştiğini hissediyordu. Bay süper seksi ego hangi ara hayatına dahil olmuştu bilmiyordu ancak bütün ezberlerini bozuyordu. İçinde yatan farklı bir kişiliği ortaya çıkarıyordu. Acıması yoktu. Vicdanı yoktu. Kalbi yoktu. İnsanlıktan zerre nasibini almamış piç kurusunun teki olduğunu biliyordu. Karanlıktı. Egosu kendisinden büyüktü. Dediğim dedikti ve kimseyi umursamıyordu. Bu kahrolası adam hangi cehennemden çıkmıştı? Varlığı genç kadının hayatını darmaduman etmeye yetiyordu.

Valeria Wondermoon (Wattys2021)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin