0.2

453 24 37
                                    

"adamım, iyi misin?"

bokuto omzumu dürtüklediğinde, mırıldanarak iyi olduğumu söyledim. kafam hala karışıktı. gözlerim yanıldığımı söylemek istiyorlardı, ancak hadi ama! yanılgı bir şeyi gördüğünüzü sanmaktır, bense kör olmadığımı ve o deri kayışları gördüğümü tamamiyle aklıma kazımıştım. olayın üzerinden çoktan iki saat geçmişti. bokuto akaashi'nin ani gidişine çokça söylenmişti fakat yine de içmeye gitmek istediğini söylediğinden, şimdi burada, bu küçük dükkanda pek ağır olmayan biralarımızı yudumluyorduk.

henüz bokuto'ya bu durumdan bahsetmemiştim, neler olduğunu anlamadığımdan. hala anlıyor değildim ama en azından baykuşla bunu paylaşmalıydım. dalgın bakışlarımı karşımda kesinlikle durmadan içen aptala çevirdim. yanakları çoktan kızarmış gözleri şapşallıkla bakıyordu. derin bir nefes aldım,

"bokuto, bir şey söylemem gerek, bugün hakkında."

"hm?"

tek kaşını kaldırmış beni dinliyordu. birkaç saniye duraksadım. masaya yaklaşıp elimle onun da yaklaşmasını işaret ettim. o da merakla eğildi ve yüzünü yaklaştırdı. sesimi, her an bir yerden akaashi çıkacak korkusundan alçaltarak konuştum,

"bugün sen gittiğinde bir şey oldu... voleybol kulübündekilerin topu yanlışlıkla bize geldi. top akaashi'ye çarptı. ben de yardım amacıyla onu tutmak istedim ama istemeden gömleğini tutup çektim ve yırtıldı."

bokuto şaşkınlıkla nefesini tutmuş bir şekilde beni dinliyordu. yutkunup devam ettim.

"ve vücudunun neredeyse tamamını kaplayan deri kayışlar gördüm."

ben ciddice ondan bir tepki beklerken bana bir süre daha bakmış ve bir şeyleri anlamaya çalışır gibi tuhaf bir yüz ifadesi takınmıştı. cidden.. baykuşa benziyordu. en sonunda neredeyse tüm dükkanı sarsan bir kahkaha patlattı.

"o top kafana ne kadar sert çarptı Kuroo?"

kaşlarımı çattım ve sinirle soludum.

"top bana değil, akaashi'ye çarptı. beni nerenle dinliyorsun? ayrıca ciddiyim."

yudumladığı birasını masaya bıraktı ve bir 'ahhh' sesi çıkartıp kafa salladı. kaale bile almamıştı piç kurusu. ona yeniden detaylıca anlattığımda isa gibi göklere yükselip kaybolan zeka seviyesi, sarhoşluğu ile harmanlanınca iyice yok olmuştu. ancak bu benim hırslanmama ve kafamı kurcalayan bu olayı daha fazla sorgulamama yol açmıştı. ona kanıtlayacaktım. gördüğüm şeyi, ona bir şekilde ispat edecektim. ona ya da kendime...

-

sabah ağrıyan başımla uyandığımda, bir kez daha asıl sarhoşluğun alkol almanın sabahında yaşandığına karar vermiştim. cidden, bu semptomlar çekilir gibi değildi. duş alıp, bulanan midemi bastırması için hafif bir kahvaltı yaparak evden çıkmıştım.

okula girip, çimenlerde oturan bizimkileri gördüğümde ağır adımlarla oraya ilerledim ve tam o anda akaashi ile gözlerimiz kesişti.

dünkü anılar bir bir hafızama işlenirken, bedenimi hararet sarmıştı. gerzek baykuş yüzünden ben de fazlaca içmiş ve bu mevzuyu tamamen unutmuştum! o, gözlerini benden çekip, diğerlerine odaklansa dahi ben emin adımlarımı ona doğrulttum.

"günaydın!"

dudaklarımdan dökülen kelimeler tamamen ona bakaraktı. terushima, nishinoya, bokuto ve yamaguchi bana bakmış ve en sonunda noya yanıtlamıştı.

"bu hepimize miydi? yoksa her an öğle yemeği menüne ekleyebilecekmiş gibi baktığın akaashi'ye mi?"

onun dedikleri ile dikilmeyi kesip kendimi yere attım.

[ la tristesse du diable ] KuroakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin