1.1

364 21 14
                                    

akaashi

ertesi gün olduğunda bokuto bana gelmişti. önce onunla evde çekim yapmaya karar vermiştik. daha sonra çocuklarla buluşacağımız yerde devam edecektik. parmaklarımla oynayarak, dolabımda göz gezdiren bokuto'yu izliyordum. sadece bunu yaparken bile ne de güzel görünüyordu.

"hmm akaashi her zaman çok ciddi bir havaya sahipsin ama ben bu fotoğraf çekiminde ruhundaki saflığı yüzüne ve bedenine yansıtmayı düşünüyorum."

ah bokuto, keşke ruhumun sandığın kadar saf olmadığını bilsen. keşke, keşke. yine de karşı çıkmadan yavaşça yanına yaklaştım. başımı omzuna koydum. böyle şeylerden rahatsızlık duymuyordu.

"yani, ne tarz bir şey arıyorsun? daha hızlı bulmana yardımcı olabilirim. "

"var olan güzelliğini parlatacak kadar sade ama aynı zamanda göz alıcı bir şey arıyorum."

istemsizce nefesimi tuttum. aniden böyle şeyler söylemesi kalbimi yerinden sökülecekmiş gibi hızlı attırıyordu. kendimi bozmamaya çalışarak izlediğimiz dolabıma uzandım. beyaz bir gömlek çıkardım.

"eğer bunun altına yumuşak renkli bir pantolon ayarlarsak bence istediğin şekilde bir sadelik elde edebiliriz."

bokuto uzunca bir süre gömleğe baktı. eline alıp boyunu ölçtü. bu süreçte ne yapmaya çalıştığını doğrusu pek anlayamadım. sonrasında sesini düzeltti. gergince saçlarını karıştırdı.

"mm akaashi, bak eğer karşı çıkarsan anlayabilirim ama sormak istiyorum.."

"bokuto-san. benden ne dilersen dile, ikinci kez düşünmeden kabul edeceğim."

aniden gözleri parlayarak kafasını kaldırdı. ah, o güneşi anımsatan gözleri yok muydu?

"o halde, ıhm, şey... üzerinde sadece gömlek varken fotoğraflayabilir miyim seni?"

gözlerim istemsizce irileşti. bokuto, bokuto. keşke isteğinin bende ne tür şeyler uyandırdığını bilseydin.

"o-olur ancak.. dışarıda da böyle olmayacak değil mi?"

hemen öne atıldı. böylesine yaklaşmamalısın bokuto-san, kendimi kaybedeceğim. "asla! bu çekimi sadece evde yapacağız. sonrasında çocuklarla buluşmaya gideceğimiz yerde başka kıyafetlerle çekim yaparız. nasıl, olur mu?"

parmaklarımla oynadım. beynim, beynim kesinlikle çok yanlış şeyler düşünmeye başlamıştı. fakat onu reddedemezdim. 'bokuto-san eğer karşında sadece gömlekle durursam her an kucağına oturabilirim' diyemezdim.

"pekala, olur."

o çocuk gibi sevinirken kamerasını ayarlamaya gitmişti. gömleğim tam kalçamı örtüleyecek boyuttaydı. düğmeleri ilikleyip rahatsızca yatağıma oturdum. kendimi tembihlemeyi de unutmuyordum. herhangi yanlış bir şey yapmamalıydım. bunca seneyi bir anda heba etmek istemiyordum.

"geldim-hassiktir."

bokuto birkaç saniye boyunca bana bakakaldığında kendimi gömmek istedim. "s-sorun ne?"

"sorun yok. sadece çok iyi görünüyorsun."

her zamanki açık sözlülüğü ensemi kızartmaya yetmişti. yatakta oturmamın iyi olacağına karar vermiştik. doğrusu gergindim. hem de fazlasıyla. o, kamerayla karşımda diz çökerken dikkatimi bir türlü toparlayamıyordum. ayrıca onun işini de mahvetmek istemiyordum bu yüzden on kat daha fazla gerginlik vardı üzerimde.

"agaeshi lütfen rahatla. her şey yolunda. eğer olmazsa sonra da devam edebiliriz. tamam mı? kendini zorlamana da gerek yok hem ~"

"p-pekala."

[ la tristesse du diable ] KuroakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin