0.9

407 22 16
                                    

yavaşça olduğum yerde döndüğümde akaashi'yle burun buruna geldik. gözlerim yavaşça elindeki kırbaca kaydığında sırıttım. pekala bu kadar çabuk yakalanmayı düşünmüyordum.

"hazine avına çıktım akaashi-san. burada gerçekten ilginç şeyler var."

bir süre yüzüme ifadesizce bakmış ardından küstahça gülmüştü. "neden kaşındığını anlayamıyorum. bir anlaşma yaptık. neden sadece bu olaydan uzak durmuyorsun?"

ben de tıpkı onu gibi güldüm. "mhm ama ben sadece bokuto'ya söylemeyeceğimi söyledim. hiçbir zaman hazine avına çıkmayacağımı söylemedim."

derin bir nefes aldı. "bazen hiç, şansını zorladığını düşünüyor musun?"

omuz silktim. "pek sayılmaz."

elindeki kırbacı bu sefer göğsümde gezdirdi. ifadesiz gözlerim onun üzerinde, ne yaptığını inceliyordu.

"kuroo-san bence hemen şimdi, buradan çıkmanız en sağlıklı karar olacaktır."

şaşırmış gibi bir ifade yaptım. gerçek olmadığını ikimiz de biliyorduk. "ama akaashi,"

pijama yakasından tutup onu kendime çektim ve yere çökmesini sağladım. ardından elim arkadaki kareli pembe eteğe uzandı.

"ben seni bunun içinde görmek istiyorum."

gözleri bir an için büyüdü ancak sanki benim karşımda bir ifade takınmak zayıflıkmış gibi çabucak toparladı.

"şaka yapıyor olmalısın?"

"ne şakası?" arkama baktım birisi var mı diye. "kim şaka yapıyor, ben mi?"

dudaklarını yaladı. "kuroo-san, sormama izin verin. bu isteğiniz sadece benimle uğraşmak için mi, yoksa gözleriniz başka bir şeyin şahitliğini yapmak için mi yanıp tutuşuyor?"

mavi gözleri şimdi gecenin karanlığında okyanusun dibi gibiydi, koyu ve anlaşılmaz. umursamaz tavrıma sinirlendiğini bilerekten esnedim. "ben cümlemi söyledim. bunu nasıl anladığın sana bağlı akaashi. sen nasıl anlamak istiyorsun?"

düşünür gibi bir hali vardı. gecenin sersemliğinden midir bilmem, yüzü sabaha göre daha açık bir kitaptı. duygularını ve hatta düşünceleri bile anlaşılırdı. yapsam mı yapmasam mı diye düşünür gibiydi.

elindeki kırbacı yere koydu, elleriyle yüzünü sıvazladı. "kuroo-san,"

ayağa kalktı. şimdi aşağıdan, kızaran suratına bakıyordum.

"lütfen çıkın odamdan. özel alan nedir bilmez kişiliğinize de çeki düzen verseniz iyi olur. bir arkadaşınızın sırrını bilmeniz onunla her daim eğlenebileceğiniz anlamına gelmez."

"bitti mi?"

"efendim?"

gözlerimi devirdim. önce, yere bıraktığı kırbacı aldım ve ayağa kalktım. sonra önüne geldim. ince deriyi çoktan kalkan erkekliğine sürttüm.

"söylediklerin ve yaptıkların farklı akaashi~~ ne o, sevdiğin çocuğun arkadaşına kaldıracak kadar iradesiz misin yoksa?"

yanakları al al oldu. çabucak elimden aldı kırbacı. sonrasında yaklaşıp hışımla omuzlarımdan itti. beklemediğimden, bir iki adım geriledim. "git, lütfen siktir git artık."

suçsuz olduğumu belirtircesine ellerimi havaya kaldırdım. dudaklarımdaki sırıtmayı engellemek mümkün değildi.

"sakin ol, tamam mı? gerçekler bu kadar canını acıtmamalı-"

[ la tristesse du diable ] KuroakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin