1.3

393 19 29
                                    

bokuto

sabah olduğunda gözümde sıfır uykuyla tavanı izliyordum. planda değişiklik yapmadan akaashi'de kalmıştık. derin bir nefes koyverdim. dün gece yaşananlara bir şey yapmayı bırakın ses bile çıkaramamıştım ve akaashi tüm gece kuroo ile salonda kalmıştı. damarlarımdaki kıskançlığın boyutu inanılmaz bir derecedeydi. yataktan doğrulup ayaklarımı sürüyerek holde yürüdüm. diğerleri de uyanmış odalarında konuşuyorlardı.

"neden burada oturuyorsunuz?"

"mm, eğer salona gidersek değerli yüzüme yumruk yemek istemiyorum." hinata yüzünü gösterip sevimlice sırıttı. saçlarımı karıştırdım.

"bence bu kadar uzatılacak bir şey yok. ben salona gidiyorum."

diğerleri de benimle beraber gelmişti. nishinoya her zamanki gibi kapıya omuz atmış ve zıplayarak girmişti içeriye. hemen ardından bir siktir çekerek eline kamerayı almış terushima'nın muhabirliğe başlamasını söylemişti. meraklanarak ben de girdim ki gözlerim odağını bulduğunda sertçe yutkundum. yavaşça yaklaştım, koltulta sarmaş dolaş uyuyan ikiliye. akaashi hala sadece bokser ileydi. kuroo onun zayıf ama mükemmel bedenini kendine çekmiş ve güzelce sarmıştı. yumruklarımı sıktım. böyle, böyle olmamalıydı. akaashi beni seviyordu. bu hiç mantıklı değildi.

"nishi şuraya zoom yapar mısın? evet, evet sayın seyirciler tam burada aslanın, avı üzerindeki vahşi diş izlerini görüyoruz. üstelik sadece köprücük kemiği de değil. evet, avın dudakları da aslan tarafından güzelce sömürülmüş gördüğünüz üzere."

"ben de muhabirlik yapacağım şimdi de sen beni çek."

"aptal olma nishinoya yetmiş milyon insan beni izlemek istiyor. reytinglerimizi düşüreceksin."

"orospu çocuğu."

"efendim aşkım~"

onların aralarındaki tartışmayı görmezden gelerek sinirle saçlarımı karıştırdım. sıkıntıyla etrafı süzüp ne yapabileceğimi düşünürken gözlerim minik bedene takıldı. tıpkı benim gibi bir ifadeye sahip olan kenma'ya. yumruklarını ve dişlerini sıkmış, gözlerini kırpmadan kuroo'nun akaashi'yi sarışını izliyordu. aklıma gelen fikir ile yandan sırıttım. yavaşça yaklaştım ona. omzuna dokunup kulağına fısıldadım.

"kenma, birkaç dakikalığına konuşabilir miyiz?"

"halim yok bokuto. başka zaman."

"kuroo'yla ilgili kenma, hala vaktin yok mu?"

anında bakışları ve enerjisi değişmiş, bana dönmüştü. sessizce konuşmayı kabul etmiş ve önden yürüyerek salondan çıkmıştı. odalardan birine girip kapayı kapattık. cebimden bir dal sigara çıkartıp yaktım ve pencere kenarına adımladım.

"direkt konuya gireceğim kenma. gereksiz sözcüklere gerek yok. kuroo'nun akaashi ile bu kadar yakın olmasından hoşlanmıyorum ve akaashi'nin bana ait olmasını istiyorum. anlıyorsun değil mi? görüyorum ki, aynısı senin için kuroo adına geçerli."

"ne demeye getiriyorsun bokuto?"

"kenma, eğer bir şey yapmazsak hiç durmadan beraber olabileceklerini göremiyor musun?"

dediğim şeyle nefesini tutmuştu. kabul etmek istemeyerek başını yana çevirdi. bir süre öyle durdu.

"ne yapabiliriz ki? ne yapacağız? aptalca oyunlar mı oynayacağız?"

dumanı dışarı üfleyip ona doğru adımladım.

"ben, hala akaashi'nin benden vazgeçtiğini düşünmüyorum. iş çevirmeyeceğiz kenma. sadece kendimiz için iyi olanı yapacağız. akaashi, kuroo'ya göre daha duygusal düşünür. eğer sen, kuroo ile yeteri kadar yakınlaşabilirsen kuroo da sana bir şekilde karşılık verirse ve akaashi bunu fark ederse o zaman akaashi kendini geri çekecektir. "

[ la tristesse du diable ] KuroakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin