0.7

388 19 31
                                    


"biraları bana kitlediğinize inanamıyorum pezevenkler. ben misafir değil miydim?"

atsumu tamamen isyankar havasıyla hala yarım saat önceki hadiseyi atlatmaya çalışıyordu. üzülmüyor değildim. bir kasa birayı bir şekilde ona kitlemeyi başarmıştık. elbette gururluydum. şimdiyse akaashi'nin evine doğru yoldaydık. doğrusu onun bizi evine davet etmek gibi cesurca bir şeye kalkaşacağını tahmin etmiyordum. okulda bile böyle şeyler giyinebilen birinin evinde neleri olacağını düşünmeye gerek yoktu. yine de pek umrumda değildi. yakalanırsa eğlenceli olurdu.

canım bir miktar sıkıldığından atsumu'ya sataşmaya karar verdim. yavaşça yaklaşıp omuz attım. "duyduğuma göre kaptanlık seçimlerine katılmışsın?"

önce yan gözle bana baktı sonrasındaysa önüne döndü. "öyle."

"ve elenmişsin."

yüzündeki değişimi izlemek öyle zevkli, öyle zevkliydi ki. katili andıran gözleri dehşetle beni süzdü. sonrasındaysa kaval kemiğini tam kıçıma oturtarak güzel bir tekme geçirdi.

"şu bilgileri nasıl bu kadar hızlı ele geçiriyorsun bilmiyorum ama göreceksin kuroo seneye o kaptan ben olacağım."

bıyık altından güldüm. şimdi daha da sinirliydi. "nasipte varsa.."

bana katlanamamış olacak ki kınayan gözleriyle beni yalnız bırakmış terushima'ların yanına gitmişti. gözlerimi kısıp başka kime karışabilirim diye etrafı röntgenledim. enerjim tavandı ve eh, böyle atmak daha zevkliydi. gözlerim yan yana yürüyen akaashi ve bokuto'yu buldu.

akaashi tıpkı ergenler gibi bokuto'nun yanında kızarmış, küçük bir tebessümle her ne diyorsa ona gülüyordu. onun bu hali gülmeme sebep oldu. çavuşu da bu kadar masum düşünüyor muydu acaba? usulca yanlarına gittim ve sürtüşen omuzlarını ittirip aralarına girdim. akaashi yan gözle ne halt yediğimi sorarcasına bakıyordu. her bokuto'yla aralarına girdiğimde yaptığı şu ifadesi yok muydu? beni fena tatmin ediyordu.

kollarımı ikilinin omzuna attım. "ee ne konuşuyorsunuz gruptan kopmuş bir şekilde?"

"oh, akaashi edebiyat yarışmasına katılacakmış! ben de ne kadar güzel bir edebiyatı olduğunu söylüyordum ona."

sırıtarak akaashi'ye döndüm. "hm, gerçekten nasıl edebiyat yapması gerektiğini biliyor."

bokuto'nun yanındayken herhangi ters bir hareket yapamayacağını biliyordum. sıktığı dişleri ise belli etmemeye çalıştığı sinirinin bir sembolüydü. zavallı akaashi. daha seninle ne kadar uğraşacağım bir bilsen...

"bokuto, sanırım hinata sana seslendi?" söylediğim şeyle bokuto hemen arkasını döndü.

"ne bana mı? ben duymadım-" devam etmesine izin vermeden arkaya, hinata'ya doğru ittim onu. hemen sonrasındaysa akaashi'nin kulağına eğildim.

"bugün bir şeyler yapmanı umut ediyorum. bilirsin.. ben ve kenma için." kulağına fısıldayarak konuştuğumda titrediğini görmüştüm. gözlerini bir iki kez kırpıştırdı. ağzını açacağı sırada bokuto mızmızlanarak geri gelmişti.

"seslenmemiş işte- oh, sanırım özel bir şey konuşuyorsunuz..?"

akaashi hızla omzundaki kolumu ve ona yaklaştırdığım bedenimi itmişti. "hayır bokuto-san. özel değildi. lütfen seninle en son konuştuğumuz şeye devam edelim."

onun beni itelemesi ile arkasında kalmıştım. hınzırlıkla aniden kollarımı sırtından beline sardım ve sıkıca kavradım onu. aynı zamanda elimle karnını ve kalçasını yoklamış ve bir şey giyip giymediğini anlamaya çalışmıştım. benim bu ani saldırım karşısında, dudaklarından ufak bir çığlık kaçıran akaashi ile diğerleri alaycı yorumlarını sunmuşlardı önüne.

[ la tristesse du diable ] KuroakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin