24.BÖLÜM

236 17 0
                                    

🌘

Gözlerimi huzursuzlukla açtım. Odamın içi zifiri karanlıktı. Telefonuma uzandığımda yatmamın üzerinden 2 saat geçtiğini gördüm. Alpay’dan haber alamadığım için huzursuz uyumuştum. Bir mesaj daha attım.

Alvina: Hayatım?

10 dakika bekledim ama cevap gelmedi. Son görülmesi bizim evde olduğu zamanı gösteriyordu. Batu’ya da mesaj attım. Ondan da cevap gelmemişti. Aynı şekilde Ulaş’tan da iyice merak etmiştim. Uyumuş olabilir diye aramak istememiştim. Ama arayacaktım. Sonuna kadar çaldırsam da açmadı. Sırayla Ulaş’ı ve Batu’yu aradım. Alpay’ı tekrar tekrar aramaya başladım. 5. Arayışımda açtı.

“Alpay neredesin? Kaç defa aradım açmadın.”

“Alvina.”

“Batu? Alpay nerede?”

“Sakin ol hastanedeyiz.”

“Ne hastane mi? Nasıl sakin olabilirim? Neden oradasınız?”

“Sadece gel tamam mı? Gelince konuşuruz.”

Suratıma kapattı. Hemen odamdan çıkıp Ömer abimin odasına daldım.

“Abi! Abi uyan.”

“Ne oluyor abicim gece gece?”

“Alpay’a bir şey olmuş. Hastanedeymiş, gitmemiz lazım.”

“Sakin ol adam akıllı anlat.”

“Bende bilmiyorum ki tam. Hastanede ama çabuk giyin.”

Kendi odama geçip hızla giyindim. Abim de gelince evden çıktık. Bütün yol boyunca stresten ayağımı sallamıştım.

“Abim sakin ol biraz. Kötü olsaydı bir şey derdi Batu.”

“İyi de demedi ama. İyi olsa hastanede işi ne zaten?”

Resepsiyona gelince hızla konuştum.

“Alpay, Alpay Karahan.”

“Üst katta acil odalarında.”

Abimi beklemeden üst kata çıktım. Bir odanın önünde Ulaşları görünce yanlarına koştum.

“Alpay? Alpay nasıl?”

“Bizde bilmiyoruz, bekliyoruz.”

“Bacağı mı Arda mı?”

“Arda.”

“ALLAH KAHRETSİN! SİZDEN İLK DEFA BİR ŞEY İSTEDİM YA. YALNIZ BIRAKMAYIN DEDİM.”

“SUÇLU BİZMİŞİZ GİBİ KONUŞMAYI KES! Uyuyorduk, haber vermemiş. Bakkalın önünde dövmüşler. Sahibi de tanıyor bizi aradı hemen. O gördüğünde başlamış zaten kavga biz hemen insekte biraz hırpalandı.”

“Bunu yapanlar nerede?”

“Biz gelince kaçtılar. Az önce polise ifade verdik durumu anlattık. Kamera görüntülerine bakıp Arda’yı sorguya alacaklar.”

“Abi Demir abiyi arayıp anlatır mısın durumu? O herifin nerede olduğunu o bilir. Polisten önce bulmamız lazım.”

“Alvina bırak polis halletsin.”

“Alpay’a yaptığı yanına kalmayacak.”

“Başına bela almana izin veremem. Arda kim onu da anlamadım zaten.”

“Sonra anlatırım ben sana. Önce bulalım da.”

Alpay’ın odasından çıkan Burakla şaşırdım. Gece nöbeti ondaydı sanırım.

“Alpay nasıl Burak?”

“Biraz dağılmış ama iyi. Bacağına çok fazla vuramamışlar. Bir sıkıntı yok ama her ihtimale karşı bir süre zorlamasın.”

“Görebilir miyiz?”

“Tabi.”

Hemen içeri girdim. Yatakta uzanıyordu. Elini tutup yüzüne baktım. Anında gözlerim doldu. Kaşında ve dudağında yara izleri vardı. Çene kemiği ve sağ yanağı morarmıştı.

“Hayatım.”

“Vera’m ağlama ama iyiyim ben.”

Elimin tersiyle gözyaşımı sildim.

“Ben… ben özür dilerim.”

Kaşları çatılmıştı.

“Neden güzelim?”

“Benim yüzümden-…”

Elini ağzıma koyup susmamı sağlamıştı.

“Senin yüzünden falan değil. 5’e tek dalmak onun şerefsizliği. Böyle düşünmeni istemiyorum.”

“Senin canın yanınca benim daha fazla yanıyor. Birde benim yüzümden olunca kahroluyorum.”

“Vera ben ne diyorum ama? Seninle alakalı falan değil.”

Abimler içeri girince konuşamamıştım. O ne derse desin benim suçumdu. Sessizlik olunca konuştum.

“Seni uyarmalıydım.”

“Nereden bilebilirdin ki?”

“Şerefsizin teki olduğunu ve bana sana saldırarak ceza vereceğini anlamıştım. Ama direk bana zarar verme ihtimali de vardı. Aklın bende kalsın istemedim. O gün sadece Sarplarla değil Ulaşlarla Da buluşmuştum. Seni yalnız bırakmamalarını istedim.”

“Bana anlatmalıydın. Her maçından sonra böyle sözler söylerdi rakiplerin. Altının dolu olduğunu söylemeliydin. O gün ki Anıl yalanı bununla mı alakalıydı?”

“Haklısın söylemeliydim, ama korktum. Ve evet. Anıl Arda’nın ikizi. Arayla maç yapmadan onunla tanışmıştım. Birimize hamle yapacak mı öğrensin istemiştim.”

“Bana yalan söyledin.”

“Mecburdum.”

“Bu konudaki çizgimiz ilişkimizin başından beri belliydi. BANA YALAN SÖYLEDİN VERA!”

Bağırmasıyla irkilmiştim. Abim bir adım öne çıktı.

“Ağır ol Alpay. Kız seni düşünmüş. Söylediği yalan büyük bir şey değil. Seni aldatmış gibi konuşma.”

“Ömer abi biraz izin verir misiniz bize?”

“Hayır.”

“Abi sorun yok.”

Abim isteksiz de olsa

“Sadece 5 dakika” deyip çıktı. Hemen arkasından Batular da çıkıp kapıyı örttüler. Birbirimize bakıyor ama konuşmuyorduk. Abimin dediğini yapacağını bildiğim için konuştum.

“Kızgın olmanın sebebi sana bunu anlatmamam olmalıydı.”

“Başlatma anlatmamana. Benim sorunum bana daha önce hiç yalan söylememiş olman. Yalan söylediğini anladığım halde senin bana gelip doğruyu söylemeni bekledim. Bu olmasaydı ne zaman söylecektin? Evlenince mi?”

“Sen… Sen iyi değilsin.”

“Söylemeyecek miydin yoksa? Birbirimize sözümüz vardı. Ne olursa olsun güvenimizi zedelemeyecek yalan söylemeyecektik. Sözümüzü bozdun.”

“Sözümüzü ilk sen bozdun gerizekalı. Benim ki seninkinin yanında sıfır kalır. Ben seni affetmişken bunun için bana böyle davranamazsın.”

“Her seferinde bunu mu hatırlatacaksın? BEN APTALIN TEKİYİM. Sana yalan söylemek zorunda kaldığım da kendini kötü hissettin. Benim hissedeceklerimi tahmin etmeliydin.”

“Bana bağırmayı kes! Ben son iki yılı ardımda bıraktım. Seninle tekrar adım attım. Bunu başına kakacağımı nasıl düşünürsün?”

“İkimizde gerginiz sonra konuşalım.”

“Sen bilirsin.”

Odadan çıkıp kapıyı çarptım.

“Hadi abi gidelim.”

Abim gerginliğimi fark etmiş olacak ki sadece onayladı.

“Alvina nereye? Alpay’ı yalnız mı bırakacaksın?”

“Bunu o istedi.”

Adım atacakken Batu kolumu tuttu.

“Ne oldu içeride?”

“Alpay anlatır. Çok gerginim zaten.”

Kolumu elinden kurtarıp hızla merdivenlere yöneldim. Abim ne olduğunu birçok defa sorsa da yol boyunca konuşmadım. Odama gelince üstümü değiştirip balkona çıktım.

Yalan konusunda hassastık evet. Ama bu kadar büyütmeye gerek yoktu. Onun söylediği yalanlar daha büyüktü. Hastalığıyla alakalıydı. Ben bunu affetmişken onun bu kadar abartması beni çok şaşırtmıştı. Kızgınlığını belirtmesini bekliyordum ama bağırmasını değil. Sanırım yorulmuştu. Hastalığı onu gerçekten yormuştu. Üzerinde yürüyemediği için bir gerginlik hep vardı, farkındaydım. Ama bana patlaması da gerekmezdi.

Sakinleşince odama gittim. Bütün gece yatakta döndüm durdum. Sabah kafam dağılsın diye kahvaltı hazırladım.

“Günaydın kızım.”

“Günaydın.”

“İyi misin sen bebeğim?”

“İyiyim anne. Gece uyuyamadım.”

“Ömer anlattı, hastaneye gitmişsiniz. Neden döndün? Alpay evladım nasıl?”

“İyi merak etme. Babam sorun çıkarırsa diye döndüm. Kahvaltıdan sonra arayıp gideceğim.”

“Bende kavga falan ettiniz sanmıştım. İyi bakalım.”

Kahvaltı faslından sonra Ulaş’ı arayıp hala hastanede olduklarını öğrenmiştim. Saçımı yaparken abimler odaya geldiler.

“Dün neden gelmek istedin abim?”

“Atıştık biraz. Gergindik ve kalsaydım olay büyüyecekti.”

“Gitmek istediğine emin misin?”

“Tartıştık diye mesafe koymak istemiyorum.”

Yaralanmış olmasaydı çokta güzel koyardım ama bunu bilmelerine gerek yoktu. Özellikle Ömer abimin. Zaten haz etmiyor Alpay’dan. Abimler beni bırakıp gittiler. Alpay’ın dün kaldığı odaya gittim. İçeride Alpay dışında kimse yoktu.

“Vera?”

Bir şey dememiş ve sandalyeye oturmuştum. Ona bakmıyor, pencereden dışarıyı seyrediyordum. Pişman olduğunu sesinden anlamıştım. Konuşmasını bekliyordum. İnleme sesi duyunca kafamı hızla ona çevirdim. Ayağa kalkmaya çalışmıştı. Hemen yanına gidip destek çıktım.

“Aptal. Doktor zorlamasın dedi.”

“Özür dilerim. Ne oldu hiç bilmiyorum. Seni kaybetmekten o kadar korkuyorum ki. Sana çok kötü davrandım, saçmaladım. Affet beni.”

“Yalan söyleme sebebimi anlarsın sanmıştım. Biliyorum sende aynısını yapardın.”

“Anladım. Yemin ederim anladım. Dün nasıl kavrayamadım bilmiyorum. Sinirim sana değil kendimeydi. Ama sana patladım. Salağın tekiyim. Seni kimsenin üzmemesi için elimden geleni yapıyorum ama seni en çok ben üzüyorum.”

“Alpay kendine kızmanı gerektiren bir durum yok. Beni üzdüğün falan da yok.”

“Kendime kızıyorum çünkü sinirim kendi acizliğimeydi. Sana değildi ama öyle davranmadım.”

Yüzünü avuçlarımın içine aldım.

“Sen aciz falan değilsin.”

“Dün acizdim. Adam akıllı yürüyemiyorum bile kendimi nasıl koruyayım? Neyse özür dilerim. Gerçekten çok pişmanım.”

“Sen aciz falan değilsin. Sinirlendirme beni. Bu durum geçici biliyorsun. Sana kırgınım. Ama düzeleceğini biliyorum.”

Kollarını belime doladı ve saçımı öptü.

“O kadar güzel bir kalbin var ki. Karşısında eziliyorum.”

“İçinde seni taşıdığı için o kadar güzel.”

Tam bir şey söyleyecekti ki içeri Batu girdi.

“Doktor çıkabilirsiniz dedi. Barışmışsınız?”

“Sayılır.”

“Alvina süründürürsün sanıyordum.”

“Yangına körükle gitmesen mi Batu? He kardeşim.”

“Süründürmeyeceğimi söylemedim.”

“Batu çık abi çık.”

10 dakika sonra hastaneden çıktık.

“Nereye gidelim?”

“Eve Alpay dinlenmeli.”

“Bende Alvina gibi birisini istiyorum ya. Alpay’a kızgın ama hala onu düşünüyor.”

“Vera elimizde taze bitti şansına küs. Hay Allah’ım dön önüne.”

Alpay’ı odasına yatırdım. O uyurken çorba yaptım.

“Batu Alpay uyanınca çorbadan içsin.”

“Tamam da sen nereye?”

“Annemler akşam döneceklermiş. Uğrarım yine.”

“Tamamdır.”

Eve geldiğimde abimlerin de erken geldiğini gördüm.

“Babacım Alpay nasıl?”

“İyi baba evinde dinleniyor.”

“İyi bari.”

Annemler gidene kadar hep birlikte sohbet ettik. Onlar gider gitmez sorguya alındım.

“Barıştınız mı şimdi siz?”

“Küsmemiştik zaten. Sakince konuştuk anlaştık.”

“Emin misin?”

“Evet abi. Yanına gideceğim izin verirseniz. Aklım kaldı.”

“Birlikte gidelim hadi.”

Hazırlanıp çıktık. Kapıyı Ulaş açtı.

“Hoş geldiniz gelin.”

Batu salondaydı ama Alpay yoktu.

“Alpay lavabodaydı gelir şimdi.”

Alpay’da gelince merak ettiğim soruyu sordum.

“Sen niye dışarı çıktın gece?”

“Kedi sesine uyandım. Camdan baktım yavru daha. Aç belli. Sütü alıp indim olan oldu zaten.”

“Anladım.”

Biraz daha oturup kalkmıştık. Eve gelince Sarplarla konuşmuştum ama tartışmamızı anlatmamıştım. Kimsenin bilmesine gerek yoktu. Düzeldik sayılırdı zaten. Dış kapının önünden geçerken düşme sesi duydum. Delikten baktığımda Kaan düşmüştü. Kapıyı açtım.

“Kaan?”

Sadece bakıyordu. Sarhoştu sanırım. Anahtarımı alıp kapıyı çektim.

“İyi misin?”

Kafasını iki yana salladı.

“Anahtarın var mı?”

Biraz uğraş sonucu cebinden çıkardı. Alıp kapılarını açtım. Evde ne ses ne de ışık vardı.

“Oğuz yok mu?”

“Şehir dışında” diye mırıldandı. Onu zorla yerden kaldırıp koltuğa oturttum. Işıkları da açtım. O uyuma pozisyonuna geçerken kahve yapmak için mutfağa geçtim. Salona döndüğümde boş boş baktığını gördüm.

“Al ayıltır.”

“Teşekkür ederim.”

Kahvesini içene kadar konuşmadık. Biraz daha iyiydi.

“Uğraştırdım seni de sağ ol gerçekten.”

“Bir şey yapmadım Kaan. Bu hale geldiğine göre bir şey olmuş olmalı.”

“Bugün benim için çok önemli bir gün.”

Anlatmak istemeyebilir diye sormamıştım. İyi bir gün olmadığı belliydi. 2 dakika sonra konuşmaya başladı.

“Bugün sevdiğim kadının ölümünün 3. Yıldönümü.”

Hayatta önleyemediğimiz tek şeydi ölüm. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, canımızı yakan ama alıştığımız bir şeydi.   

“Başın sağ olsun.”

Başını salladı ve anlatmaya devam etti.

“O çok güzeldi Alvina. Benim dünya güzelimdi. Hayat enerjisiyle doluydu. Onun kadar hayatı seven birini hiç görmemiştim, görmedim. Gülmek en çok ona yakışırdı. Mutluyduk, hayallerimiz vardı.”

Sustu. Bu kadarını anlatması bile büyük bir şeydi. Çok zordu ama o güçlü bir adamdı. Alpay’ın öldüğünü düşünmek bile beni kahrediyordu.

“Ona bir sürpriz hazırlamıştım. Tartışmıştık, kendimi affettirmeliydim. Çağırsam gelmezdi arkadaşlar kaza geçirdiğim yalanını uydurdu. Yemin ederim gelmesi içindi sadece. Araba çarpmış. Kaza yaptığımı sandığı için acele ediyormuş ve yola atlamış. Benim yüzümden öldü. Araba kullanamıyorum mesela artık. Birine çarpmaktan korkuyorum. Ya da sevemiyorum kimseyi. Her yıl bugün dağılıyorum böyle.”

“Kaan kabul çok zor. Sevdiğim adam yaşıyor ama ölümle savaştı, ölebilirdi. Az çok anlıyorum da seni. Ancak böyle olmamalısın. Onu tanımıyorum ama senin bu halde olmanı isteyeceğini sanmıyorum. Sana onsuzluğa alış demiyorum. Alışma da zaten. Hatamız ölüme alışmak belki de. Ama kabullen. Hayatına devam et. O gitti ama sen yaşamak zorundasın. Onun için yaşamalı ve hayallerinizi gerçekleştirmelisin. Diğer günlere göre bugün kötü olman çok normal. Ama kendini kaybetme. Sarhoş olduğunda olanları unutmayacaksın. Başkasını sevmeye çalışma mesela. Vakti geldiğinde kalbin seni yönlendirir. Ya da seversen kabullenmemek için de uğraşma. Ona ihanet etmiş olmazsın.”

“Haklısın.”

Sadece bunu demişti 2 dakika sonra da sızmıştı. Bardağı mutfağa bırakıp eve geçtim. Direk Alpay’ı aradım.

“Güzelim?”

“Seni çok seviyorum. Ne olursa olsun.”

“Bende seni çok seviyorum hayatıma am iyi misin?”

“Evet, evet iyiyim. Bir hikaye dinledim ve sana bunu söylemek istedim. Bir gün bana sürpriz yaparsan getirmek için sakın kaza yaptım, yaralıyım falan deme.”

“Güzelim sen iyi olduğuna emin misin? Neden yapayım böyle bir şey?”

“Dinlediğimden etkilendim sadece.”

“Dinleme öyle şeyler üzülüyorsun boşuna.”

“Tamam dinlemem bir daha.”

“Vera şarjım 1 kapanacak.”

“Tamam canım bende yatacağım zaten aylı geceler.”

🌘

Finale az kaldı.


KIRIK KALPLERİN PARÇALARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin