Bazen sarılmak lazım birine. Hiç bırakmıyacakmmış gibi tüm dünya durmuş gibi ve yarın ölecekmişsin gibi. Bazen sımsıkı sarılmak lazım birine sizi sevdiğine inandırırcasına gibi. Ve bazen yine sarılmak lazım birine. Öyle bir anınıza denk gelsin ki ona sarılırken kalp atışlarını duyun...(Sevda İşmarcı)
Bugün eve vardığımda evde normal gitmeyen bir şeyler vardı. Evimiz kalabalıktı ağlaşma sesleri geliyordu. Ayakkabılarımı hızla çıkarıp eve koştum. Eve girince karşılaşmış olduğum manzara dünyamı yıkmaya yetmişti. Dedim ya ne zaman çok gülsem peşinden hep çok ağlarım.
Ömrümün baharında daha 14 yaşımda hayatımın aşkını ilk sevgilimi kaybetmiştim. Gözyaşlarım onun toprağına can verecekti. İlk defa çok uzaklara gidiyordu benden. Artık sabahları bana şaka yapan birisi olmayacaktı. Kim sevecekti en çok beni ondan başka! Bu kadar erken olmak zorunda mıydı?! Evimde cenaze vardı. Keşke bugün hiç gelmeseydim eve. Görmeseydim evden gidişini. Ne yapıcam ben şimdi? Kim senin kadar içten sarılacak bana. Ben şimdi hediyede alamıcam sana. Elimde kuranla mı gelicem ziyaretlerine. Sen daha beni gelin edicektin!. Söz vermiştin sözünde dursana nereye gidiyorsun!? Niye bırakıyon sevmiyor musun beni?! Kalksana!cevap versene! Bu kadar erkenmi olacaktı gidişlerin. Usul usul ağlıyorum be baba! Seni bu evden taburcu ederken sessiz sedasız ağlıyorum. Biliyor musun yanına gelesim var. Benide alırmısın yanına. Hani küçükken yaptığımız gibi sarılarak uyusak. Korkma prensesim ben varım yanında desen? Fena mı olur? Baba!babaa! Niye bu kadar soğuksun üşüdün mü yoksa! Battaniye getirimmi sana? Ah be hayatım! Küçük sevdana nasıl kıyıyorsun sen! Bu kadar neden erken!
Ev gittikçe kalabalıklaşıyordu. Dedikoducu kadınların sesi odayı dolduruyordu. Bir ara babaanneme çarptı gözlerim. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Tutamadım kendimi. Usulca yanına yaklaşıp git burdan dedim. Babam görse çok kızardı belki. Biraz daha sesimi yükseltip git burdan dedim. Bu sefer sesimi neredeyse herkes duymuştu. Halam beni çekmeye çalışıyordu. "Hani babam senin oğlun değildi neden burdasın lan! Git burdan dedim sana! Defol!defol!defol!" teyzem halam komşular arkamda bilmediğim kaç insan vardı. Zar zorda olsa babaanemi kaldırdılar ordan. En azından gözümün önünde değildi fahişe.!
Babamı eve getirmişlerdi. Bu gece evde kalacakmış. Çok sevinmiştim. Belki yine gidecekti ama yine geri gelmişti. Böyledir benim babam. Hiç bırakmaz beni.
Akşam olduğunda kalabalık yavaş yavaş dağılmıştı. Ben hâlâ ağlıyordum. Ağlamam durmak bilmiyordu hiç. Bu yaşımda bu kadar erken değil miydi bu kadar acı? Bu neyin imtihanıydıki? Acaba neden bu kadar ağırdı? Neyin vebaliydi bu küçük yaşımda? Sırtımdaki yükü taşıyamıyordum. Boğazımı sıkan bir şeyler vardı. Nefes alamıyordum. Tek oksijen kaynağımıda kaybetmiştim. Artık bundan sonra nasıl yaşayacaktım?!
Tuğba :gel bu gece bizde kal. Beraber uyuruz olur mu? Dedi
Çok sinirlenmiştim!. Babam evde uyurken ben nasıl? Çok saçma. Onu zorla olsada ikna etmiştim. Babam uyuyordu. Gülümsüyordu sanki. Bir yerde okumuştum iyi insanlar ölünce gülümsermiş. Benim babam dünyanın en iyi adamıdır.
Yanına uzandım babamın üzerimizede bir battaniye örttüm. Yok be ne ölmesi beni kandırıyordur o. Bak ne güzel uyucaz biz şimdi. Ellerimi tutuyor birazcık üşümüş o kadar. Bu son gecemiz değil dimi baba!?
Babamla uyuyacaktım ben bu akşam. Onu ben ısıtacaktım bu sefer..
Sabaha kadar iki elim babamın ellerinde gözlerim yaşlı uyumuştum. Herşey bir rüya kadar hayaldi. Sanki o hiç ölmemişti. Gerçekçi değildi tüm yaşadıklarım. Sabah olunca uzun uzun babamın dudaklarına baktım. Şaka yaptım prensesim demesini bekledim. Gülümsemekten başka bir şey yapmıyordu!
Camide babamın selası okunuyordu. Ağlıyordum. İmama gidip yapma diyesim vardı. Ev gittikçe kalabalıklaşıyordu. Babam beni bırakmıştı! İlk aşkım,sevgilim,hayatım bir anda kayıp gitmişti ellerimden. Hadi balık tutmaya gidelim demesini bekledim omuzlarda taşınırken. Toprağa gömülürken bende koyulmuştum oraya. Babamın üzerine toprak atanlara bir nefretli bakmıştım. Babaannemi sokmamıştım cenazeye. O kadın ne benim babaannem ne de babamın annesi! Acıyan gözlerle bakan bir sürü insan... Önce kanser sonra babam.. Kanseri yenmiştim ama babamı yenememiştim. Onu kaybetmiştim. İlk aşkım o artık yoktu.! O artık toprağa mahkumdu. Bende yeryüzünden onu gözleyen gardiyandım.
Nefesim kesilmişti dilim tutulmuştu konuşamamıştım. Onu toprağa bırakıpta gitmek çok canımı yakıyordu. Bir battaniye örtseydik bari üzerine. Böcek ilacı felan sıksak mesela. Böcekler karışmaz dimi ona? O bizi böceklere de anlatır? Kim bilir belkide onlara ezberlettirir adlarımızı. Yeryüzünde dört meleğim ve bir prensim var der. Unutmaz bizi babam. O ne zaman uzağa gitse bizden bir kuş girerdi evimize. O zaman babamın geleceğini anlardım. Bir hafta geçmeden babam geri gelirdi zaten. Şimdide olur mu öyle? Yine kuş girse evimize babam gelecek desem gelir mi? Daha saatler oldu seni kaybedeli ama ben o kadar çok özledim ki seni!. Baba yanına alır mısın beni? Prensesin sensiz yaşayamıyor!!