Sanki herkes bana bakıyordu. Öğretmenlerimin gözünde zavallının tekiydim Allah bilir. Bu ülkede yetim kalmak demek ne demek bilir misiniz? Acıyan gözlere marus kalmak demek.
Yorgundum. Omuzlarımdaki yük o kadar ağırdıki yürüyemiyordum. İki merdiven çıksam nefessiz kalıyordum. Bir yılda o kadar çok yaşlanmıştım ki.. Yeni gelen saçlarım beyaz çıkıyordu. Zayıflamıştım. Günlerdir ağzıma tek bir lokma sokamamıştım. Uykusuzdum. Aynanın karşısında kendimi tanıyamadım.
Şeymayla sınıfa çıkmıştık. Her zamanki okul klasiklerinden yine sıra vardı. Bayılacak gibiydim. Zar zorda olsa sıraya inmiştim. Müdür konuşuyordu ama onu dinleyemiyordum. Gözümün önünde babam vardı. Ağlamak istiyordum ağlayamıyordum. Arkamdan bana çağıran kişiyi merak ettim ve arkamı döndüm. Çağıran babamın arkadaşı ayrıca resim öğretmenim eyüphan hocaydı. Onun yanına doğru yaklaşırken günaydın sesiyle irkildim. O kadar dalmışım ki enesi bile fark edemedim. Gözlerimle onu onayladım. Canım konuşmak istemiyordu. Eyüphan hocanın odasına gittik. Dersi 8-B ye yani eneslerin sınıfına. Odada oturuyorduk
'Çay istermisin?' dedi öğretmenim. Hayır anlamında kafamı salladım. Mutsuzdum ve konuşmak istemiyordum. O da anlamış olmalıki söze girdi. 'Babanın vefat etmesine çok üzüldüm. O muhteşem bir adamdı. Sizin gibi evlatları bu yurda kazandırdığı için. Sakın üzülme kızım. Baban çok iyi yerlerde. İstersen okuldan izin alabilirim senin için. 1-2 hafta gelme kafanı dinle.' hayır dedim. 'Peki o zaman dediğim gibi sakın üzülme. Bir ihtiyacın olduğunda ilk bana gel.' dedi. Bu adam çok iyiydi. Teşekkür edip çıktım odasından. Sınıftaki herkes yüzüme bakıyordu. Bense sadece enese. Sonra ayaklarım kapıya yöneldi ve oradan uzaklaştım,kendi sınıfıma çıktım. Şeymanın yanına oturdum yine. Ders sosyal. Ama ben asosyalim. Dersi dinlemek aklımın ucundan bile geçmedi.
Tenefüs zilinde kantine inmiştik. Birşeyler yemeliydim. Bir soda ve bir tadalle. Kantin çok dolu olduğu için aşağı inmiştik. Tam merdivenleri iniyordum ki sodama çarpıp üzerime dökülmesine neden olan top geldi. Sinirle bunu kim yaptı diye bakarken şeyma çoktan kolumu tutmuştu. O topu atan kaltak esra! Üstelik pişkin pişkin gülüyor! Bu sefer sabrımın son noktası. Şeymayı kolumdan atıp esraya doğru koştum. Ağzımdan çıkan tek kelime yeter artık tı. Önce saçını tuttum sonra yere yatırıp yumruklamaya başladım. Arkamdan beni çekmeye çalışıyorlardı. Esranın dudağını patlatmış olmalıydımki kanıyordu. Ama umrumda değildi. Sinir patlamam bu kıza gittiği için mutluydum. Arkadaşları esrayı yerden kaldırırken ben ellerimi silmekle meşguldüm. Enes koşarak yanıma yaklaştı ve 'naptın sen!?' dedi. 'Yapmak istediğimi' dedim. 'Hemde hak etti. YETER ARTIK!'
Derse girecekken müdür yardımcımız Sezgin bey beni çağırmış. Yanına gittiğimde koltukta oturan esrayla karşılaştım.( Onu bunu bırakında ne şekil vermişim esraya ;) )
Sezgin hocayla göz göze bakıyorduk. Ağzını açıp birşey diyecek oluyordu susuyordu. Sonra eline telefonunu aldı ve 'hocam bi yukarı gelir misin?' dedi. Biraz sessiz kaldıktan sonra kapı vuruldu ve içeri Eyüphan hoca geldi. Beni görünce şaşırdı. Hayırdır hocam dedi müdür yardımcısına. Sezgin hoca esrayı gösterdi ve dedi ki hocam şekil a. Ne diyeceğimi bilemiyorum. İşin içinden çıkamıyorum.
Eyüphan hoca bana döndü ve 'neden?' dedi. Esra suskunluğunu koruyordu. 'Hocam bu arkadaşım elimde soda varken bana bilerek mi yoksa bilmeyerek mi attı bilmiyorium ama top attı. Sonrada özür dileyeceği yerde pişkin pişkin sırıttı. Sinirlerime hakim olamadım. Üzerine atladım sonrası meçhul.' dedim esrayı göstererek.
Eyüphan hoca sinirle esraya baktı. Sonra bana 'tamam kızım. Sen sınıfına git' dedi. Bende öğretmenimi dinledim ve sınıfıma gittim. Olan biteni şeymama anlatım.
Diğer tenefüs yine şeymayla aşağı inmiştik. Arada sırada başka sınıftan kızlar gelip neden kavga ettiğimi soruyordu. Bende başımdan kovuyordum. Çünkü hep böyledir insanlar. Aynı akbaba gibi nerede bi leş görseler onun peşine giderler. Asla seni düşünmezler sadece öyleymiş gibi yapıp öyle olduğuna inandırmaya çalışırlar.
Biraz sonra merdivenlere yönelmiştikki biri arkamdan çağırdı. Arkamı döner dönmez dibimde bitmişti zaten. Bu gelen ENES. Noldu dedi. Ne ne oldu dedim bende. Hocalar ne dedi disipline gidecekmsin? Yok dedim. Hak edene cezasını vermek disiplin suçu değil herhalde. Dedim. Sonra zil çaldı zaten sınıfa yöneldim.
Gün boyunca ders görünce başım ağrımıştı normal olarak. Son dersteydik kursa kalasım yoktu. Yine bi deniz kenarı yapsam ne güzel olurdu. Çıkış zili çalınca servisçime yürüyerek gelicem dedim. Okulun ordaki yoldan gidiyordum ki merdiye ileriden bana gülümsüyordu. Çok özlemiştim. Bana tam da bu zamanda çok iyi gelmişti. Yanıma gelince bana sarıldı. Nereye dedi. Deniz kenarına dedim. Haa dedi. Benim evimde orada zaten gel beraber gidelim. Valla çok iyi fikir. Hemen bi dolmuşa atlayıp deniz kenarına gittik. Ocak ayının soğuğu o kadar güzeldiki suratımı okşuyordu saçlarımı oynatıyordu. Güneş batımına kadar orada hiç konuşmadan durduk. Sessizliği bozan ben oldum. 'Gel seni evine kadar bırakim de ben artık eve geçim.' bu karanlıkta mı dedi merdiye. Olsun dedim. Üstelemedi. Kol kola merdiyelerin evine kadar gittik. Merdiye kapının ziline bastığında kapıyı açan kişiyle şok oldum. Siyah dar bir tişört gri bir salaş pijama. İlk defa onu böyle görüyordum. Ev hali ne kadarda cikismiş. Tabii o da beni görünce şok oldu. Hemen kafamı merdiyeye çevirip durak ilerde mi dedim. Hee dedi. Biraz ilerde. Tamam deyip oradan gidiyordum ki enes 'heyy tek başına gidemezsin duur!' diye bağırmaya başladı. Başımın çaresine bakabilirdim. Gerek yok deyip adımlarımı hızlandırdım. Durakta araba vardı zaten. Hemen arabaya binip eve gittim.