dört

6.5K 985 585
                                    

Gece gebe kaldı bir gündüze daha

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gece gebe kaldı bir gündüze daha.

Doğumu biraz uzak, doğumu bana zorluk.

Sırtımı duvara vermiş yatağın üzerinde otururken düşünüyordum. Dizlerimi kendime çekmiş, kollarımı etrafına dolamıştım alışılagelmişliğimle. Karşı duvarda oyduğum deliğe bakarak düşünüyordum. Geçen gece Cemil Alp'in kurduğu cümle hiç olmadığı kadar kurcalıyordu aklımı. Seni kaçırırım buradan demişti. İşinden olma pahasına, ceza alma pahasına, belki hapse girme pahasına benim için bunu yapacağını söylemişti. Ona inanabilir miydim? Bir kez birine inandığımda ne olduğunu görmüştüm. Göz göre göre yeniden bir başkasına inanabilir miydim?

İnanamazdım.

Ama o Cemil Alp'ti... Beş aydır hiçbir amaç gütmeden kapıma gelip bana kitaplar okuyan adamdı.

Ona da inanamaz mıydım?
Bilmiyordum.

Gözlerim oradaki varlığına aşina olarak koyu lacivert, ince demir kapıda dolaştı. Küçük odanın dört duvarı da beyaz boyalıydı. Yani sanıyorum ki ilk başta beyaza boyanmıştı. Sonradan gerek ben gerekse benden öncekilerin yakarışlarıyla duvarlar dahi rengini koruyamamıştı. Beyaz duvarda yer yer çatlaklar, yer yer delikler vardı. Tozdan is rengini almıştı çoğu yeri. Kötü bir krem rengi gibi duruyordu. Safi beyaz kalan tek yer tavandı. Bilerek mi yaptılar bilinmez tavan epey yüksekti. Kırık döşek yatağa çıkıp zıplasam bile yetişemezdim. Ki ben 1.72 boyunda bir kadındım. Yatak... Altı aydır her gün üzerinde yatmama rağmen ardına iyelik ekini ekleyemediğim o nesne. Demirden yapılma bir karyolaydı aslında. Üzerine attıkları yaylı tek kişilik yatak, açık mavi nevresim takımı ve yastıkla modern görünüm vermeye çalışmışlardı. Yatak dışında odada bulunan şeyler azdı. Küçük ahşap bir komodin, birkaç saksı. Komodinin iki çekmecesi vardı fakat herhangi bir 'delilik' anına karşı açma düğmeleri sökülmüştü. İçine koyacağım neyim vardı ki? Ah şahane ilaçlarım! Tüm ihtiyacımız ortak kullanılan lavabo ve yemekhanelerde karşılandığından odalarda bize ait şeyler bulunmazdı. Bazılarının resim çizdiğini o çizimleri sakladığını görürdüm. Benim için gereksiz bir aksesuar gibi duruyordu işte o saçma komodin orada. Bazenleri komodini parçalamayı, söktüğüm hep bir tahta parçasını boğazıma geçirmeyi düşünüyordum ama elbette yapmıyordum.

Kendimi öldürme girişiminde bulunmamıştım hiç. Çünkü benden önce ölümü hak eden çok kişi vardı. Onları gömmeden gitmeyecektim bu dünyadan.

Demir kapının hemen karşısındaki, yatağımın solundaki duvarda ise beyaz çerçeveli bir pencere vardı. Gündüz ben odada değilken görevli odayı havalandırıp kapatıyordu. Bizim açma iznimiz yoktu, sapları kilitliydi. Zorlasam kıracağım bir kilitti ama ne diye zorlayayım ki? Bahçede nefes alamayan ben açacağım küçücük pencereden mi nefes alacaktım? Pencerenin dışı kalbimin etrafındaki zehirli sarmaşıklar gibi siyah parmaklıklarla çevriliydi. Bazen yere oturduğumda o pencereden gökyüzüne bakardım. Bir Ay'a bakmama yarıyordu bir de geceleyin odayı hafifte olsa aydınlatmaya yarıyordu işte.

HALLİCE HALİM ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin