Geceler katran karasıydı.
Ancak hangi karanlık böylesi aydınlık hissettirebilirdi ki?
Sorum yanlıştı. Oradaki sözcük 'hangi' değil 'kim' olacaktı. Ve ben o kişinin kim olduğunu çok iyi biliyordum. Gecemi aydınlatan kişiyi... Daha adını sesli telaffuz etmediğim adam, hayatımda oldukça büyük bir yer kaplar olmuştu. İnsan hayret ediyordu doğrusu. Yüzünü dahi bilmediği birinin yollarını gözlüyordu. Dışarıda olduğum herhangi bir günde onu görsem tanımazdım. Hiç tanışamazdık, geçer giderdik birbirimizin yanından. Ancak ağzını açarsa... Aklıma harfi harfine kazınan sesini duysam tanıyabilirdim onu. Ya da belki onunla konuşmak için çabaladığım an hızlanan kalp atışlarımı duyarsam bir daha... Neydi kalbimi harekete geçiren? Aylar sonra biriyle konuşmak mı? Aylar sonra onunla konuşmak mı?
O gecenin üzerinden iki gece daha geçmişti. Ve ben bu iki gecede hiç konuşmamıştım. Konuşamamıştım aslında. Eskisi gibi onu dinlemiş, kendimi yapacağım konuşmaya hazırlamıştım sadece. Oysa anlayışla karşılamıştı. Beni konuşmam için zorlamamış, kitap okuyup gitmişti. Ya çok anlayışlıydı ya da usta bir oyuncu. Asla karar veremiyor, vermekte istemiyordum. O kararı vermem demek birine daha güvenmem demekti. Ve ben kimseye güvenmek istemiyordum.
"Hafsa?"
Geldi. Aynı saatte, aynı yerde, kapının önünde.
"Bugün nasılsın?"
Burukça gülümserken ağzımı açtım, konuşmadan kapattım.
Oysa ısrarcı oldu bu defa. "Umuyorum ki iyisin?"
İkince denememde açtığım ağzımdan kendiliğinden döküldü o cümle. "Ölümü beklemekten hallice halim, buna iyi denirse..."
"Hafsa!" dedi sitemle karışık. "Böyle cümleler yakışıyor mu hiç sana? Tam konuştuğuna seviniyorum, sonra öyle bir şey diyorsun ki sevincimi kursağımda bırakıyorsun. Ne olur konuşma böyle. Ölmek falan yok. Ölmeyeceksin sen. Aksine öyle bir yaşayacaksın ki iyi ki yaşamışım diyeceksin."
Başımı iki yana salladım son dediğinin imkansızlığını vurgulamak istercesine. "Bana gerçekleşebilecek şeylerle gel. Bu gerçekleşmeyecek bir şey çünkü o cümleyi hiçbir zaman kurmayacağım."
"Biliyor musun Hafsa? Sesin çok güzel."
Bunun şu anki konumuzla ne alakası var Cemil Alp?
Ben beklemediğim iltifatı karşısında kaşlarımı çatarken o cümlelerine devam etti. "Hani sabahın ilk saatleri tüm kuşlar belirli bir ahenk içinde ötmeye başlarlar ya... Hepsi birbirinden farklıdır ama günün o saati onlar için ayrılmış gibidir, bir araya gelirler. Sen o kuşların her birini içinde yaşatıyorsun sanki. Sesine kuşların güzelliği bulanmış gibi. İçten, cıvıl cıvıl, eşsiz..."
"Bilmem, bilir misin sabahın ilk saatleri öten kuşlardan nefret eder insanlar?"
Güldü soruma. Tamam, ettiği onca iltifatın üstüne cidden komik kaçmıştı sorum ama gerçek buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALLİCE HALİM ✔
ContoAkıl hastanesinde yatan bir kadın. O hastanenin güvenlik görevlisi olan bir adam. Ve bu; onların birbirlerini buluş hikayesi. *Wattpad'de yayımlanan Hallice Halim isimli ilk hikayedir.