on beş

4.3K 683 990
                                    

Mucizeler görünmez derler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mucizeler görünmez derler.

Görmedikleri mucizeye de inanmaz insanlar.

Ben inanıyorum, görmeden önce de şimdi görürken de... Karşımdaki Cemil Alp'in yüzünde o mucizeyi görüyorum. İnanmakta güçlük çektiğim o anın içindeyim şimdi. Aylardır sesini duyduğum adamın yüzünü görüyorum. Ellerini, saçlarını, bedenini, açık kahverengi gözlerini... Görüyordum dimi? Gördüm ama neden onu gördüğüme sevinemiyordum? Zamansızdı karşılaşmamız. Şu an onu görmek isteyeceğim son şeydi belki de. Çünkü iyi değildim, kimse iyi değildi şu an. Hayatımı düzene sokmaya çalışırken bocaladığım andaydım. Ne yapacaktım? Ona mı dönecektim yüzümü? Yoksa ellerimin arasından kayıp giden hayatımı mı tutacaktım?

İleriye doğru bir adım attı, kalbim geri çekildi sanki.

Yürüyüşünde beni kahreden bir şeyler vardı.

Bakışları banaydı ama adımları... Adımları hemen önümdeki görüntüye sürükleniyordu. İlerledi, ilerledi, ilerledi ve tam gözlerimin önünde yan profilini göreceğim şekilde durdu. Sağ çaprazımda Gülben'le ilgilenen kalabalığa baktı ve eğilerek aynen şunu sordu. "Burada her şey yolunda mı?"

Ben? Bana baksana Cemil Alp, beni görsene. Bana sorsana yolum iyi mi?

"Yolunda," diye karşılık verdi Gülben'i tutan hemşirelerden biri. Onu az önce bana müdahale edecek olan güvenliğin sözleri takip etti. "Cemil senin burada ne işin var gündüz vakti?"

"Şef çağırmıştı," diye üstünkörü cevapladı o adamı. Sevmediği, sesine karıştırdığı soğukluktan belliydi. Niye sevsindi ki zaten? O adam az evvel canımı yakmak istememiş miydi? "Kargaşa seslerini duyunca öyle bir anda içeri giriverdim."

Adam onu onaylayan sözler sarf ederken ben yağmur damlalarının terliğimin üzerine düşerken çıkardıkları sesleri dinledim bir süre. Onun haricinde kimseyi dinleyemedim. Gözümün önündeki Alp'in ben hariç herkesle ilgilenişini seyrettim. Ne çok isterdim şu an ona sarılmayı. Geldin demeyi, sözünü tutup beni kurtarmak için geldin demeyi isterdim. Ellerimi yüzüne yaslayıp hafızama kazıyana kadar izlemek isterdim yüzünü. Elinden tutup buradan çıkıp gitmemizi her şeyden çok isterdim ama yapamazdım. Yapamıyordum. Bana bakmıyordu ama biliyordum o da benim istediklerimi isterdi. Ne yaşamış olursak olalım.

Düşüncelerim sürdü yüzünü bana çevirinceye kadar. "Hanımefendi," dedi bana sanki tanımıyormuş gibi. Kalbime giren o değilmiş gibi. Hafsa demedi, diyemezdi de. Eğildiği yerden doğrulmadan elini bana doğru kaldırdı. "Siz iyi misiniz?"

Sorusundan ziyade kolunu kaldırdığı için açılan beline kaydı gözlerim. Orada parlayan gümüş rengi silaha.

Yeniden gözlerine baktığımda imayla kaşlarını kaldırdı. Sorusuna cevap vermemi bekledi. Ben de onu daha fazla bekletmedim. Kendimden beklemeyeceğim bir hızla ileri atıldım ve belindeki silahı çekip alarak verdim cevabımı. Kısa süreliğine durulan ortamı yeniden harekete geçirmişti bu hareketim. Çığlıklar, şaşırma nidaları havada uçuştu. Az önce Cemil Alp geldi diye dikkatleri dağılan güvenlikçiler beni tutup içeri sürüklemedikleri için eminim şu an fazlasıyla pişmandılar. Bunu bana doğru hamle yapmalarından anladım. Ama artık her şey farklıydı.

HALLİCE HALİM ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin