Geceyi kucakladım yine.
Kucaklayacak kimsem yok diye.
Ellerim saçlarımın arasında, bedenim yerin sert beton yüzeyinde, gözlerim küçücük odanın her bir köşesindeydi. Sabah duyduklarımı bu saat olmuş, sindirebilmiş değildim. Ne diyordu kadın? Mutluluğu buldu. Evleniyor. Uzun süredir birlikte olduğu sevgilisiyle... Evleniyor, evleniyor, evleniyor... Zihnim bu gerçeği yok saymak istercesine sarsıldı. Ellerimle saçlarıma asıldım. Derimin acısı, aklımın acısını yensin istedim. Olmadı. Olmuyordu. Hiçbir şey tesir etmiyordu kırılan can parçalarıma. Bugün sırf uyuyabilmek için verdikleri ilaçları bile usulünce içmiştim. Faydasızdı. Her şey gibi onlar da tesirim olamamıştı. Bu kadarını da yapmaz dediğim anda nasıl o kadarını da yapabiliyordu? Yıllardır tanıdığım adamdan ufacık bir parça kalmamış mıydı içinde?
Kalmış olsaydı eğer beni, bir zamanlar aşık olduğunu söylediği kadını, buraya atıp koşa koşa başkasına gitmezdi.
Bu yakınışım sevgiden değildi. Buraya girmeden önce fazlasıyla açmıştı gözümü. Zerre sevgi kırıntısı bırakmamıştı içimde kendisine karşı. Benimki ihanetin, kötülüğün yakınışıydı. Onunla aynı acıyı paylaşmıştık, aynı yıkımı yaşamıştık ama... Ama o acıdan nasibini alan tek kişi ben olmuştum. O? Neredeydi onun uykusuz geceleri? Acıdan kıvranan bedeni, dinmeyen kabusları neredeydi?
Cevap basitti, yoktu.
Yakup Saruhan... Hayatımın aşkı. Vazgeçilmezim. Sevgilim. Eşim.
Hayır!
Yakup Saruhan... En büyük hayal kırıklığım. Yıkımım. Nefretim. Hiçim.
Onunla üniversitenin ilk yılı tanışmıştık. Ben Edebiyat Fakültesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyordum. Oysa aynı üniversitenin İşletme Fakültesi'nde Ekonomi bölümünde okuyordu. İlk yılın tatlı telaşı içerisindeyken bir güvenlik girişinde çarpışarak tanışmıştık. Film tadında bir düşüş yaşamamış, dolayısıyla beni belimden tutmak zorunda kalmamıştı. Sadece bedenlerimizi çarpmış, dikkatsizliğimize gülmekle yetinmiştik. O gün tanışır tanışmaz sohbetimiz başlamıştı. Kendisi yarı çapkınlardandı, hemen numaramı istemişti. Bendeki aptallıkta bu ya vermiştim. Kısa sürede de sevgili olmuştuk. Bana o kadar ilgiliydi, o kadar sevgi doluydu ki tamam demiştim. Kızım Hafsa gerçek aşkı buldun. Her gün okula ayaklarım yerden kesilerek gidiyordum. Bazı zamanlar beni yurttan alıyordu, beraber geçiyorduk okula. Fakültelerimize dağılmadan önce ise birbirimize acıklı bakışlar atıyorduk. Sevgimiz tiyatro tadındaydı. Görenlerin bir kez daha dönüp baktığı, imrendiği aşk dolu bir tiyatro... Güzel geçen 4 yılın ardından okullarımız bitmiş, ailelerimiz tanışmış ve yüzüklerimizi takmıştık. Çok sürmeden de evlenerek taçlandırmıştık o ölümsüz aşkımızı. Ne aşk ama!
Evlenmek... İşin resmiyete bindiği, kendimizi sorumluluk silsilesinin içinde bulduğumuz o eylem. Evliliğimizde ufak tefek tartışmalar olması dışında iyiydik. Yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızdaydı. Ben kitaplarımın basımıyla uğraşıyordum, o kurduğu mimarlık şirketini idare ediyordu... Yoğunduk ama sorun etmezdik. Ufak anlaşmazlıklarımıza evliliğin tuzu biberi deyip geçerdik. Tekdüze ilerleyen bir ilişkimiz vardı. Yaşlarımız oturmuş, olgunlaşmıştık, üniversitedeki deli dolu hallerimizde değildik artık. Evliliğimizin ilk yılı dolmadan aldığımız haber ise bize yeni bir enerji katmıştı. Tekdüze ilerleyen evliliğimiz tatlı bir telaşa ev sahipliği yapmıştı o günlerde. İlk kez o an bir aile olduğumuzu hissetmiştim. İlk kez o gün bir sıcaklık akmıştı içime. Şimdiki kutup soğuğunun aksine...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALLİCE HALİM ✔
Historia CortaAkıl hastanesinde yatan bir kadın. O hastanenin güvenlik görevlisi olan bir adam. Ve bu; onların birbirlerini buluş hikayesi. *Wattpad'de yayımlanan Hallice Halim isimli ilk hikayedir.