Ay göründü tepede, yıldızlarla ahenk içinde.
Odadaki buğulu camdan parmaklıkları yok sayarak gökyüzüne baktım. Göğe baktım, tek başıma. Gökyüzünün siyahlığı katran olup aktı sanki içime. Bu aptal yerde daha ne kadar duracaktım acaba? Durduğum 6 ayda hiçbir ilerleme kaydedemediklerini doktorların kendi ağzından duymuştum, şimdi ne olacaktı? Bir 6 ay daha burada kalmam mı gerekecekti? İmkansızdı. O süre zarfında ya biri benim elimde kalırdı ya da ben onların elinde kalırdım.
Bugün neredeyse biri elimde kalıyordu ya neyse...
"Hafsa?"
Hah gelmişti benim ismini bilip yüzünü bilmediğim gizli güvenlikçim.
"Benim, Cemil Alp. İyi misin?"
Göz devirdim. Gerçekten burada kaldığım herhangi bir günde iyi olacağımı düşünebiliyor muydu?
Akıl hastanesindeydim!
Aklıselim biri olarak kalacağım en son yerde kalıyordum! Aman ne iyiyim!
Sanırım onun hakkında düşündüklerimde yanılıyordum. Beş aydır o da tanıyamamıştı beni. Olayın üzerinden saatler geçmesine rağmen sinirim geçmemişti tartıştığım kadına karşı. Sinirle yerde otururken elimdeki çiçeği sıkıyordum. Çiçeği şu hayatta sinir olduğum herkes gibi düşünüyor, öyle hareket ediyordum. Odayı sevimli göstermek için mi koymuşlardı bunları? Komik. Pencere dibinde iki saksı bulunurdu, içlerinde ise her gün açan çiçekler... Sinirimi bozmaktan başka bir işe yaramıyordu çiçekler. Herkesten ve her şeyden nefret ettiğim gibi onlardan da nefret ediyordum. Ve bu nefreti içime dolduran kişi kendim değildim, beni buraya tıkanlardı. Ben mantığa dayalı fikirlerle bilinçli hareket ederdim, kısaca deli değildim! Çok bağırmıştım ilk zamanlar. Çok anlatmaya çalışmıştım kendimi.
Başarılı olamadığım anda ise susmuştum.
Oysa susmak çığlıkların en büyüğü değil miydi?
Kapının dışındaki adam her gece gelip bana yardım edeceğini söylediğinde ona ses etmiyordum. Biliyordum, bana yardım edemezdi. Çünkü o da diğerleri gibi iyileşmemi bekliyordu. Bekledikleri şey gerçekleşmeyecekti çünkü ben hasta değildim, dolayısıyla hiçbir zaman iyileşmeyecektim. Bunu kimse anlamıyordu. Ne o, ne diğerleri... Hiç kimse.
"Beni telaşta bırakma," diye devam etti sesine bulaşan bariz telaşla. "İyi olduğunu bilmek istiyorum. Bilmek zorundayım. Lütfen artık bana bir işaret gönder."
Göndermedim.
Uzunca bir süre ondan da ses gelmedi. Anlaşılan bugün roman da şiir de yoktu.
Ziyanı da yoktu. Bugüne kadar kimse okumamıştı bana bir şeyler, şu saatten sonra kimse okumasa sorun olmazdı herhalde.
Gittiğini düşündüğüm anda kısık çıkan sesini duydum yeniden. "Seni anlamaya çalışıyorum. Yemin ederim bunun için çabalıyorum. Beş aydır kapına geldiğim her an bunu yapıyorum, sana sesleniyorum. Sana kitaplar okuyor, aklını dağıtmaya çalışıyorum. İyi olmanı istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALLİCE HALİM ✔
Cerita PendekAkıl hastanesinde yatan bir kadın. O hastanenin güvenlik görevlisi olan bir adam. Ve bu; onların birbirlerini buluş hikayesi. *Wattpad'de yayımlanan Hallice Halim isimli ilk hikayedir.