chapter four.

292 34 4
                                        

Jaehyun bir yandan sandalyesinde hafifçe dönüyor, bir yandan da telefon rehberinde bir aşağı bir yukarı geziniyordu. Gergindi çünkü şirket toplantısı kötü geçmişti, hisseleri hala yükselişe geçemediğinden yaşlı hissedarlardan azar işitmişti ve artık gerçekten planlarını işleme koyması gerekiyordu. Artık Lee Taeyong'a acımak yoktu. Şirketiyle beraber genç tasarımcıyı ve moda dünyasındaki ününü de mahvedecekti.

Barbekü faciasının ardından yaklaşık iki haftadır görüşmemişlerdi. Jaehyun Taeyong'a ulaşmaya çabalasa da genç tasarımcı kendisinden kaçınıyor gibiydi. Aramalarına yanıt vermiyor, mesajlarına bakmıyordu. Hatta ve hatta Jaehyun Winwin'in ağzından bile laf alamamıştı. Biricik arkadaşına ne kadar yalvarırsa yalvarsın ağzından bir ipucu bile alamamıştı. Hain Çinli her seferinde acımasız bir şekilde gülerek onu reddediyor ve Yuta'yla mesajlaşmasına ya da Jaehyun'un deyimiyle çiftleşme ritüeline devam ediyordu.

Oflayarak arkasına yaslandı. Oynadığı oyun oldukça zorluydu. Her kızın kalbini çalan inanılmaz yakışıklı bir adam olsa bile Jaehyun'un bile aşamayacağı bazı duvarlar vardı. Taeyong zekiydi, geçmişten gelen yaraları ve güven sorunları vardı. O her zaman etkilediği aptal kızlardan biri değildi. Jaehyun aslında Taeyong'un ne kadar hassas bir kalbi olduğunu biliyordu, bütün Kore gibi o da genç tasarımcının ailesinin ölümünden haberdardı fakat bu onu durdurabilecek bir şey değildi. Jaehyun Taeyong'a kalbiyle değil, kalın kafasıyla yaklaşıyordu. Taeyong'un sonunda hayatın aldığı kişiden yediği darbeyle ne kadar kırılabileceği umurunda bile değildi. Lanet olası Taeyong önünde parçalanıp toz olsa bile umurunda olmazdı. Tabii bu sözleri ancak onunla aralarında kilometreler varken düşünebiliyordu. Peri kadar güzel olan bu genç erkek görüş açısına girdiği anda beynindeki rekabetle alakalı tüm düşünceler siliniyor ve yerlerine Taeyong güldüğünde dudaklarının oluşturduğu açı gibi aptalca bilgiler dolduruyordu.

Winwin oflayıp duran patronuna bakıp sırıttı ve ardından sevgilisine bir mesaj yolladı. Taeyong'un hikayesinde aslında çok da etkisi bulunmayan bu genç adamın yaptığı hareket belki de tüm hikayeyi değiştirebilecek hamleydi. Çünkü sevgilisine Taeyong'u telefona bakması için kandırması için bir mesaj atmıştı.

Kendisine bakan Winwin'i fark eden Jaehyun kaşlarını çattı. Hain Çinli yine neler karıştırıyordu?

"Yine Taeyong'u mu düşünüyorsun? Ne oldu, çok mu özledin?"

"Aptal aptal konuşma. Sadece planımı nasıl ilerleteceğimi düşünüyorum. O aptal çocuk bana günlerdir yanıt vermiyor ve nasıl yaklaşacağımı bilmiyorum."

Winwin bilmiş bir şekilde gülümsedi. Her saniye Jaehyun'u daha çok sinirlendiriyordu.

"Aslında... sana minik bir iyilik yapmış olabilirim. Ne olduğunu öğrenmek ister misin? Ama bana borçlu olacaksın."

Jaehyun elindeki telefonu sıktı, Winwin'in kendisiyle dalga geçmesinden oldukça sıkılmıştı.

"Umarım patronun olduğumun farkındasındır. Zaten benim için çalışıyorsun, bana planlarımda yardımcı olmak senin görevin."

Winwin gözlerini devirdi, Jaehyun'un odunluğundan cidden nefret ediyordu.

"Her ne kadar hayvanın teki olsan da içten içe beni ne kadar sevdiğini biliyorum kardeşim. Her neyse, az önce Yuta'ya mesaj attım ve Taeyong'u telefonuna bakması için ikna etmesini söyledim. Attığın bir sonraki mesajı dikkatli seçsen iyi olur çünkü büyük ihtimalle okuduğu ilk ve tek mesajın bu olacak."

Jaehyun telaşla telefonunu açtı ve Taeyong'a mesaj atmak için KakaoTalk'a girdi. Gerçekten de Taeyong çevrimiçi gözüküyordu. Derin bir nefes aldı ve kafasında cümlelerini kurguladıktan sonra telefonuna geçirmeye başladı. Winwin'in yaramazlık dolu bakışlarından habersizdi.

BOSS | jaeyong.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin