chapter ten.

258 29 7
                                    

Taeyong ıslık çalarak ofisine girdi. Ruh hali kreasyon çıkarmaya hazırlanan bir tasarımcı için biraz fazla iyiydi ve bu, ofisinde çay içip sohbet eden Yuta ve Johnny'nin dikkatini çekmişti.

Eh, dikkatlerini çeken tek şey mutlu hali değildi. boynunu süsleyen irili ufaklı morluklar ve yürürken hafifçe sendeleyişi de oldukça şüphe çekiciydi.

Johnny gözlerini kısarak eski dostuna baktı. Taeyong resmen kafasındaki çarkların çalıştığını duyabiliyordu. Winwin'le göz göze geldi ve iç çekti.

"Taeyong, tanrı aşkına lütfen Ruby'nin sana saldırdığını söyle."

Taeyong gözlerini devirdi ve kendisini izleyen ikiliyi görmezden gelerek kendini sandalyesine attı. Gece tatmin olmuş olabilirdi ama bu yorgunluğunun geçtiği anlamına gelmiyordu. Baş ağrısına bir de kas ağrıları eklenmişti. Jaehyun ona acımamıştı.

"Johnny, saçmalamayı kes. Artık bir ergen değilim, rızam olduğu sürece seks yapabileceğimi düşünüyorum."

Johnny kaşlarını çattı. Evet, Taeyong haksız değildi ama yine de onun için endişeleniyordu. Kendisine engel olamıyordu. Taeyong saftı, insanlarda hatalardan çok iyiliklerini görüyordu. Ve aptal bir hödüğün onun saf kalbini kırmasına izin veremezdi. Taeyong dışarıdan bir buz kütlesi gibi görünse de içi bir kristal kadar hassastı. En ufak darbeyle paramparça olabilirdi.

"Jaehyun'la birlikte olamazsın! O bizim rakibimiz! Sen fark etmeden kalbini kıracak ve sonra da çekip gidecek!"

Taeyong başını ovaladı. Bu konuşmadan sıkılmıştı. Jaehyun'un kötü biri olduğunu düşünmek istemiyordu.

"Johnny, kendi kararlarımı kendim verebilirim. İş ilişkilerimle özel hayatımı ayırabilecek yaştayım. Beni bu şekilde uyardığın zaman küçük düşmüş hissediyorum."

Johnny acı bir şekilde güldü. Kollarını birbirine bağlamış Taeyong'u izliyordu.

"Şimdi küçük düşmüş hissediyorsun ama ileride ihanete uğramandan iyidir. Jaehyun'un sana bir sebepten dolayı yaklaştığını göremeyecek kadar kör olamazsın! Onun gibi birinin sana bakmasının başka bir sebebi olamaz!"

Ortalığa sessizlik çöktü. Taeyong'un gözlerinde tehlikeli bir ışık çakmıştı. Kalbinde hiç hoşlanmadığı o his büyüyordu.

"Benim gibi biri mi? Nasıl birinden söz ediyorsun Youngho? Ezik, aptal, güvensiz, soğuk? Hangi sıfatı seçeceksin?"

Johnny yutkundu. Taeyong gerçek ismini kullanmıştı. Gerçekten sinirli olmalıydı fakat kendisi de sinirliydi.

"Öyle demek istemediğimi sen de biliyorsun. Yıllar öncesini hatırla Taeyong, ebeveynlerin öldüğünde intihar etmek üzereyken kim kurtarmıştı, sana çizim yapman için ilk defterini veren kimdi? Ben! Ama bu sefer kendi aptallığınla gittiğin yolda yanında olmayacağım. Bu sefer yalnızsın Lee Taeyong. Ağlayıp sızlanırken bu sefer seni teselli eden ben olmayacağım."

Taeyong gözyaşlarını zorlukla bastırdı. Kendini tutabilmek için dudağını öyle bir ısırmıştı ki önceki akşamdan şişen dudakları kanamaya başlamıştı.

"Çık dışarı."

Johnny Taeyong'un kırık sesiyle ona doğru bir adım attı ama Yuta onu durdurmuştu.

"Fazla ileri gittin. Biraz ağlayıp sakinleştikten sonra kendine gelecektir."

Johnny'nin çıkmadığını gören Taeyong kendine hakim olamayıp bağırdı.

"Sana çık dışarı dedim! Defol!"

Johnny iç çekti ve çocukluk arkadaşına bir bakış atıp odadan çıktı. Üzülüyor olsa da içi rahattı. Şimdi ağlaması sonra kalp kırıklığıyla ağlamasından daha iyiydi.

Fakat söylediklerinin Taeyong'u Jaehyun'a daha fazla iteceğinden habersizdi.

*

Jaehyun yüzünde huzurlu bir gülümsemeyle arkasına yaslandı. Mutluydu. Geceyi Taeyong'la geçirmişti. Küçük bedenin kolları arasında olması muhteşem bir histi. Sevdiği adamla birlikte olmuştu. Ah, Jaehyun artık Taeyong'u sevdiğini kabullenebiliyordu. Geçirdikleri tutku dolu anlar bunu anlamasına sebep olmuştu.

Daha önce tensel ilişkiler yaşasa da hiçbiri Taeyong'la yaşadıklarının düzeyinde değildi. taeyong'la sevişmesi tamamen fiziksel ihtiyaçlarla gerçekleşen seksle kıyaslanamazdı bile. Gözlerini kapattı ve Taeyong'un kolları arasında kıvranışını, terle parıldayan o inci beyazlığındaki cildini tekrar hatırladı. Yumuşak iniltileri kulaklarını dolduruyordu.

Taeyong'a doyamamıştı.

Fakat bir sıkıntı vardı. Artık planının neresinde olduğundan emin değildi. taeyong'a aşık olmak aklının ucundan bile geçmemişti. Planını her düşündüğünde Taeyong'un saf bakışları ve karşılıksız bir sevgiyle dolu gülümsemesi aklında canlanıyordu. Taeyong'un canı yanmadan bu işi çözmek zorundaydı. Geri dönemezdi ama ileri de gidemiyordu. Olduğu yere saplanıp kalmıştı.

Çalan telefonuyla karanlık düşünceleri dağıldı. Arayan Taeyong'du. Göremeyeceğini bilse de elinde olmadan gülümsemesini yüzüne yerleştirdi ve aramayı cevapladı.

"Bebeğim, iş yerinde beni çok mu özledin? Mesai saatleri bittiği anda aradığın ilk kişi ben olduğum için mutlu olsam da-"

Sözlerini kesen Taeyong'un hıçkırıkları oldu. Zavallıcık Jaehyun'un sesini duyduğu anda ağlamaya başlamıştı. iş yerinde, Yuta'nın kaygılı bakışları arasında gözyaşlarını tutmayı başarmıştı ama işten çıkıp eve vardığında, yalnız kaldığında dayanamamıştı. Aklında kötü düşünceler vardı ve onları durduramıyordu.

"J-Jaehyun...

Daha fazla konuşamadan tekrar hıçkırıklara boğuldu. Boğazındaki yumru bir türlü konuşmasına izin vermiyordu. Baş ağrıyordu, gözyaşlarından dolayı görüşü bulanıklaşmıştı ve düzgün düşünemiyordu. Biraz daha yalnız kalırsa kötü şeyler yapmaktan korkuyordu.

"Taeyong, derin bir nefes al ve neler olduğunu anlat. Buradayım, seni dinliyorum."

Taeyong sevgilisinin söylediği gibi derin bir nefes aldı fakat pek bir işe yaradığı söylenemezdi. Kalbi acıyordu ve düşüncelerini toparlayamıyordu.

"Jaehyun ben- ben ... Johnny.... Jaehyun, yanıma gel. İyi hissetmiyorum"

Taeyong'un söylediklerinden pek bir şey anlamasa da Johnny'yle aralarında bir gerginlik olduğu anlamıştı. Fark etmeden telefonu sıktı.

"Taeyong, sakin olmaya çalış ve bana konumunu at. Ben gelene kadar da olduğun yerden kalkma. Fazla üzgünsün, yanlış bir şeyler yapmanı istemiyorum, tamam mı?"

Taeyong iç çekip onaylayan bir ses çıkartırken Jaehyun arabasının anahtarlarını kapıp ayakkabılarını giymişti bile.

"Taeyong, seni seviyorum. Bekle beni."

Jaehyun'un son sözleriyle Taeyong bir şey söylemeden telefonu kapattı. Daha fazla konuşamayacak kadar yorgundu. Gözlerini kapattı ve son yaşların da süzülmesine izin verdi. Karşı koyacak hali kalmamıştı.

Yapabileceği tek şey sevgilisini beklemekti.

BOSS | jaeyong.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin