chapter six.

274 32 8
                                    

Johnny olduğu yerden Jaehyun'u izlemeye devam etti. Avını gözleyen bir kaplana benziyordu fakat bir sorun vardı: Jaehyun da avlanmaya gelmişti ve avını kolları arasına almadan da gitmeyecekti.

"Yongie, beni misafirinle tanıştırmayacak mısın? Kendisi benimle tanışmak için can atıyormuş gibi görünüyor."

Jaehyun ayağa kalktı ve elini uzattı, yüzünde her zamanki çekici gülümsemesi olsa da bu gülümseme biraz zoraki duruyordu. Çenesi kasılmıştı ve yüzü hafiften pembeleşmişti. Ne kadar gergin olduğu vücut dilinden belli oluyordu.

Johnny ve Taeyong'un arasına girdi ve Taeyong'u hafifçe geriye itekledi. Küçük olan biraz şaşırmış olsa da çaktırmamıştı. Hala Jaehyun'la aralarında geçen o tutkulu anı düşünüyordu. Duygularına yenilmişti. Her ne kadar iç sesi onu uyarsa da o tutkulu anda Jaehyun'un dudaklarına dokunmaktan başka bir şeyi düşünememişti. Kendini suçlu hissediyordu. Aralarında hissettiği elektriğe kapılmaması gerektiğini biliyordu fakat kendine engel olamamıştı.

Sonunda başını sallayarak kendine gelmesiyle ikiliyi tanıştırmayı akıl edebilmişti.

"A-ah, bu Jaehyun. Kendisi Jung Corp.'un CEO'su ve benim değerli bir arkadaşım. Jaehyun, bu da Youngho. Benim çocukluk arkadaşım ve strateji departmanının başı."

İkili birbirlerini süzdü. Arenada birbirinin hareketlerini kollayan iki gladyatöre benziyorlardı. Savaşlarının ödülü ise onları masumca izleyen Taeyong'du.

Aralarındaki garip sessizliği sinir bozucu bir şekilde sırıtan Youngho bozmuştu.

"Beni tanıtırken ilk aşkın olduğumu söylemeyi unuttun güzelim. Her neyse, baş düşmanımız olan şirketin CEO'su odanda ne yapıyor? Dikkat et de tasarımlarını yürütmesin. Buna ihtiyaçları var, biliyorsun."

Taeyong tam Youngho'yu azarlamak üzereyken Jaehyun gülümseyerek araya girdi. Gülümsemesi kibar olsa da ne kadar sinirli olduğu alev alev yanan gözlerinden anlaşılabiliyordu.

"İş hayatımızda centilmen bir rekabet yürüttüğümüz için Taeyong ve benim aramda herhangi bir sıkıntı yok. Hatta aramızda sıkıntıdan çok daha güzel ve tutkulu şeyler var. Belli ki Yongie çocukluğundan beri erkeklerdeki zevkini geliştirmiş."

Ardından Taeyong'a döndü. Zavallıcık şaşkınlıkla ikisinin arasında kalmıştı. Henüz Jaehyun'la yaşadığı o tutkulu gerilimi atlatamamışken ikilinin laf dalaşı arasına düşmüştü.

Jaehyun savunmasızca kendisine bakan Taeyong'un başını çenesinden tutarak yukarı kaldırdı ve dudaklarına masum bir öpücük kondurdu. Asıl amacına ulaşamasa da öpücüğünü almadan da gitmeyecekti. Öpücüğün ardından donakalan güzelliğin yanağını okşadı ve ardından sırıtarak Youngho'nun omzuna vurdu ve kapıya yöneldi.

"Yarın için hazır ol, seni güzel bir yere götüreceğim. Yanına birkaç günlük kıyafetlerini almayı unutma seni birkaç gün boyunca alıkoyacağım."

Taeyong telaşla arkasından seslendi.

"Yarın hiçbir yere gelemem, toplantılarım var! Ayrıca beni nereye götüreceksin?"

Jaehyun gamzelerini göstererek gülümsedi. Taeyong o an kalbinin olduğu yerde takla attığını hissetmişti. Jaehyun o kadar güzeldi ki tek gülümsemesiyle bile Taeyong'un nefesini kesebiliyordu.

"Dediğim gibi, seni alıkoyuyorum. İtiraz hakkın yok ve seni nereye götüreceğimi de soramazsın. Yarın görüşmek üzere benim güzel perim."

Jaehyun ofisten çıktıktan sonra ortalığa garip bir sessizlik çökmüştü.

Johnny arkadaşına fal taşı gibi açılmış gözlerle baktı.

"Cidden en büyük düşmanımız olan Jung Corp'un CEO'suyla mı çıkıyorsun? Doyoung bunu duyduğunda seni mahvedecek biliyorsun değil mi?"

Taeyong arkadaşına cevap vermedi. Öylece kapıya bakakalmıştı. Tam o anda Jaehyun'a olan hislerinin derinliğini fark etmişti ve korkuyordu. Hayatında aşık olmamıştı ve içinde yeşeren bu yabancı duygular onu sadece ürkütüyordu. Bu bir yana halktan nasıl tepki göreceklerini bile bilmiyordu. Düşman şirketlerin CEO'ları olarak hem şirketlerinden hem de Kore halkından oldukça tepki göreceklerdi.

Yine de Taeyong ilk aşkının mutluluğunu tatmaktan kendini alamıyordu.

BOSS | jaeyong.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin