chapter fifteen.

254 27 4
                                    

Jaehyun karşısındaki adama bakakaldı. Rüyadaymış gibi hissediyordu. Nasıl burada olabilirdi? Kafenin Jaehyun'a ait olduğunu bile bile gelmiş olabilir miydi?

Umutlarını saklamaya çalışarak gülümsedi, gözyaşları akmak üzereydi. Kendini tutacak hali de yoktu.

"Winwin"

Başka hiçbir şey söylemesine gerek yoktu. Winwin ayağa kalktı ve eski arkadaşına sıkıca sarıldı. Jaehyun kafasını onun omzuna yasladı ve gözyaşlarının akmasına izin verdi. Yıllardır konuşmadığı arkadaşını gördüğünde ağlamaya hakkı olduğunu düşünüyordu.

Masada oturan kızın hafifçe öksürmesiyle ayrıldılar. İkisinin de gözleri yaşlı, yanakları kızarıktı. Jaehyun utanarak yanaklarını elleriyle sildi. Winwin de onu taklit etmişti.

Jaehyun bir sandalye çekip ikilinin yanına oturdu. Soracağı o kadar çok soru vardı ki hangisinden başlayacağını bilemiyordu. Onun kafa karışıklığını fark eden Winwin gülümsedi. Jaehyun'u uzun süre sonra ilk kez bu kadar sıcakkanlı görmüştü. Eski Jaehyun soğuk bir robotken yeni Jaehyun biraz şaşkın ama iyi kalpli bir insandı. Bu ilk bakışta bile anlaşılabiliyordu.

Winwin karşısındaki kızı işaret etti.

"Bu benim kardeşim Shu Hua. Ailemle birlikte Çin'de yaşadığı için onu tanımaman çok doğal."

Jaehyun başıyla Winwin'in kardeşine selam verdi. Shu Hua tatlı bir kıza benziyordu.

"Neden buradasın? Kafenin benim olduğunu biliyor muydun yoksa..."

Winwin iç çekti. Her zamanki alışkanlığı sebebiyle tırnaklarıyla oynuyordu.

"Tabii ki de kafenin sana ait olduğunu biliyordum. Eski aptal arkadaşımı özlediğim için geldim. Eğer yine bir piç gibi davransaydın çıkıp giderdim ama... Görünüşe göre değişmişsin."

Jaehyun başıyla onayladı. Evet, değiştiği söylenebilirdi. Geçen iki yıl boyunca kendini yontmuş ve yeni bir insan yaratmıştı. En yakın arkadaşının da bunu görebilmiş olması onu mutlu etmişti.

"Peki şimdilerde ne yapıyorsun? Şirketten ayrıldığından beri... Hiç görüşmedik."

Winwin gülümsedi. Jaehyun gerçekten farklıydı, hırsından eser kalmamış gibiydi.

"Yongsters'da çalışıyorum. Yuta Doyoung'un asistanlığını yapıyor ben de genel olarak ikisine yardımcı oluyorum. Biliyorsun.. Taeyong gittiğinden beri işler çok karışık. Yeni tasarımcılar bulmak zorunda kaldılar."

Ah, Jaehyun'un kaçırdığı Taeyong...

"O... O iyi mi?"

Winwin iç çekti ve arkasına yaslandı. Taeyong hakkında konuşup konuşmaması gerektiğinden emin değildi. Yuta onun hakkında konuşmasını tamamen yasaklamıştı ama Jaehyun'un çaresiz hali de ortadaydı. Arkadaşına acıyordu.

Eski sekreteri Jaehyun'a acıyordu.

"Taeyong iyi değil. Ellerini hala kullanmakta zorluk çekiyor ve bu yüzden Johnny sürekli yanında. Duyduğum kadarıyla yeni yeni çatalını tutabilmeye başlamış."

Jaehyun'un dehşete düşmüş ifadesini görünce telaşla sözlerine devam etti.

"Ama tedavisi hala devam ediyor ve doktorlar da iyiye gideceğinden oldukça umutlu. Çizim yapamayacak olsa da tedavi sonunda günlük hayatına devam edebileceği kadar iyileşecekmiş."

Jaehyun ürkek bir şekilde sordu. Taeyong hakkında konuşmaya hakkının olmadığını biliyordu fakat kendini tutamıyordu. Onu özlemişti, hakkında aldığı en ufak bir bilgi bile çok önemliydi.

"Peki... Yara izlerini gördün mü? Elleri ne durumda?"

Yanıkların ömür boyunca kalacağını biliyordu. Jaehyun'un ihanetini gösteren bir kanıt gibi lekeleyeceklerdi Taeyong'un tenini.

"Ah... Hiç görmedim? Yani ellerinin kötü göründüğünü biliyorum ama sonuçta Kanada'da yaşıyor ve hiç fotoğraf yollamadı."

Jaehyun eğdiği başını kaldırdı. Taeyong'un nerede olduğunu artık biliyordu. Belki de gidip onu görebilirdi. Taeyong'un kendisini affetmeyeceğini bilse de özür dilemek, ayaklarına kapanmak istiyordu.

Arkadaşının gözlerindeki o deli ışıltıyla Winwin telaşla konuştu.

"Sakın bir delilik yapıp gitmeye kalkma! Sen gittiğinde büyük ihtimal Taeyong Kore'ye dönmüş olur. Birkaç gün içerisinde şirketi denetlemek için buraya gelecek."

Jaehyun'un içi umut doluydu. Taeyong'u tekrar görebilmesinim ihtimali bile içinde baha çiçeklerinin açmasına sebep oluyordu.

İleri atıldı ve Winwin'in ellerini sıkıca tuttu. Çinli olan her ne kadar geri çekilmeye çalışsa da Jaehyun'un tutuşu sıkıydı.

"Winwin, onu bana getirmek zorundasın! Ondan özür dilemem gerekli! Ben gidersem beni görmeyi asla kabul etmez. Lütfen onu buraya getir. Eski dostum, sana yalvarıyorum, arkadaşına yardım et!"

Winwin çaresizlikle arkadaşına baktı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Evet, Jaehyun'un Taeyong'la görüşmeye hakkı yoktu ama Taeyong ondan gelen bir özrü, ilişkilerinin kapanışı görmeyi hak ediyordu. Fakat böyle bir şeyi gerçekleştirirse sevgilisi Yuta'dan hayatının dayağını yiyebilirdi.

İç çekti ve kendisine umut dolu gözlerle bakan arkadaşını süzdü. Jaehyun'un değiştiğine inancı tamdı.

Görünüşe göre Yuta'dan sıkı bir dayak yiyecekti. 

BOSS | jaeyong.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin