"Jaehyun, cidden nereye gidiyoruz? Şaka yaptığını sanmıştım ama galiba beni gerçekten kaçırıyorsun. Şehir dışına çıkıyoruz!"
Taeyong oturduğu yerde huzursuzca kıpırdanırken Jaehyun sırıttı. Taeyong'u konfor alanından çıkardığına göre tek yapması gereken planladığı bütün hamlelerini bir bir oymamaktı.
"Sakin ol, seni yemeyeceğim. Sadece stresten biraz uzaklaşmanı istedim. Bizim gibi sizin şirketin de yeni sezon hazırlıklarına başladığından eminim. Bir günlüğüne de olsa da ğ havası almanın ana iyi geleceğini düşünmüştüm. Tabii, istemezsen hemen geri dönebiliriz."
Taeyong dudağını ısırarak Jaehyun'a baktı. Büyük olanın gözleri bir anlığına onun dudaklarına kaysa da arabayı dikkatle sürebilmek için gözlerini tekrardan yola çevirmişti.
"Pekala, ama sadece bir gün kalacağız. Johnny dün az kalsın kafayı yiyordu, eğer işlerimden biraz daha uzak kalırsam-"
Jaehyun soğuk bir ses tonuyla Taeyong'un lafını kesti.
"Dün karşılaştığım adamdan bahsediyorsun değil mi? Çocukluk aşkın olduğunu söylemişti, bu doğru mu?"
Taeyong'un yanakları anında kızarmıştı.
"Aptal bir hoşlantıydı işte. Sen neden bunu merak ediyorsun?"
Jaehyun sırıttı.
"Neden merak ettiğimi benden daha iyi biliyorsun. Kalbimi çalan acımasız bir perisin Lee Taeyong, hala bana neden çocukluk aşkını merak ettiğimi soruyorsun."
Taeyong artık kıpkırmızıydı. söyleyeceği hiçbir şey olmadığından kafasını cama yasladı ve yanaklarını camın serinliğiyle biraz olsun soğutmaya çabaladı.
Jaehyun Taeyong'u çenesinden tuttu ve başını kendine çevirdi.
"Hadi ama, utandın diye saklanma. Yol fazla tümsekli, kafanı cama öyle yaslarsan beyin sarsıntısı bile geçirebilirsin. Ayrıca henüz utanacağın hiçbir şey yapmadım küçük peri. Bugün gardını alsan iyi edersin."
Taeyong o an ölümünü dilemeye başladı. Zaten anlaşıldığı kadarıyla Jaehyun'la geçirdiği günün sonunda sağ kalamayacaktı.
*
Eve vardıklarında hızla eşyaları içeri taşımışlar ve şömineyi yakmışlardı. Kore'de havalar gittikçe soğuyordu. Kışın sert geçeceği belliydi.
Şöminenin nazik alevleri odayı ısıtırken Jaehyun kollarını sıvadı ve mutfağa geçti. Taeyong ise gerçek bir misafir gibi oturmuş onu izliyordu.
"Yoksa yemek mi yapacaksın?"
Jaehyun başıyla onayladı. Gelmeden önce görevlilere dolabı doldurma emrini verdiğinden istediği her şeyi pişirebilirdi. Buzdolabında ördek bile bulabileceğini biliyordu.
"Yola çıkarken yemek yemedik, acıkmışsındır. Ne yemek istersin?"
Taeyong omuz silkti. Fazla aç olduğu söylenemezdi.
"Normalde kahvaltı yapmıyorum ve günde tek öğün olarak akşam yemeği yiyorum. Fazla acıktığım söylenemez."
Jaehyun durakladı. Taeyong'un dalga geçip geçmediğini anlayamamıştı. Bir insan gün boyunca yemek yemeden nasıl durabilirdi ki?
"Bir dakika, sen ciddi misin? Diyet falan mı yapıyorsun?"
Taeyong başını olumsuz anlamda salladı.
"Aslında tam tersine kilo almam gerek ama gün içerisinde şirket işlerinden yemek yemeye vakit bulamıyorum. Tasarımlardan tut kumaş seçimine kadar her şeyle ben ilgileniyorum. Bütün işleri bitirdiğimde çoktan akşam olmuş oluyor. Moda haftalarında birkaç gün boyunca uyumuyorum hatta."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOSS | jaeyong.
FanfictionTaeyong hayatını ve ruhunu tasarımlarına döken bir CEO'ydu. Soğuk bir kış gününde ruhunun bir şöminede cayır cayır yanabileceğini düşünmemişti. jaeyong fic.