Kapı açıldığında gördüğü yüz, Jaehyun'un kalbini kırmıştı. Taeyong olduğundan daha da küçük, beyaz ve kırılgan görünüyordu. Gözleri ve burnu ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Dudakları ısırılmaktan yaraydı ve ağzının kenarında yer yer kan lekeleri vardı. Gözaltları günlerdir uyumuyormuşçasına mosmordu. Her an bayılacakmış gibi görünüyordu.
Jaehyun duraksamadan içeri girdi ve sevgilisini kollarının arasına aldı. Taeyong başını Jaehyun'un boynuna gömmüş ve gözyaşlarını gömmeye devam etmişti.
Büyük olan onu kucakladı ve antreden içeri geçerek salona geçti. Salon tek kelimeyle karmakarışıktı. Her yerde çeşitli renk ve türde kumaş parçaları yığılıydı. Kağıtlar neredeyse tüm zemini kaplıyordu. Odanın tam ortasındaki mankense bir mumya gibi tuvalet kağıdıyla kaplanmıştı. Bu ev ancak çılgın bir tasarımcıya ait olabilirdi.
Hiçbir şeye basmamaya özen göstererek Taeyong'u koltuğa yerleştirdi ve yanına oturdu. Taeyong ten temasını kesmek istemezcesine anında ona sokulmuştu. Artık başı gözüne yaslıydı. Jaehyun aşağıya doğru baktığında Taeyong'un yaşlarla dolu gözlerini zorlukla görebiliyordu.
"sevgilim, neler olduğunu anlatmak ister misin? Telefonda konuşurken beni çok korkuttun. Sana bir şey oldu sandım."
Taeyong başını kaldırdı. Gözyaşlarını temizledi ve gözlerini Jaehyun'un gözlerine kilitledi. Ancak böyle güç bulabilmişti.
"Johnny... bu sabah şirkete gittiğimde onunla kavga ettim. Bana öğüt vermeye kalktı ve... bana kötü zamanlarımı hatırlattı. Daha önce de tartışmıştık ama hiç böyle olmamıştı. K-kalbimin kırıldığını hissediyorum."
Jaehyun sevgilisinin saçlarını okşadı. taeyong'un göz kapakları titreşerek kapandı. Yüzünde yılların yorgunluğu vardı.
Jaehyun kavganın sebebini kolaylıkla anlamıştı. Taeyong'un kendisi yüzünden arkadaşlarıyla kavga etmesinden hoşlanmamıştı. Küçük olanı üzgün görmek istemiyordu. evet, Johnny tanıştıkları anda Jaehyun'dan nefret etmişti ama bu Taeyong'u üzmesi için geçerli bir sebep değildi.
"Eminim ki bu gece oturup düşünecek ve yarın senden özür dileyecektir. Arkadaşlar arasında böyle şeyler olur. Bence sen de şimdi gidip güzelce uyumalısın. İyi bir uyku sana yaşadığın her şeyi unutturacaktır. Hem merak etme, uyandığında ben de yanında olacağım. Seni yalnız bırakmayacağım."
Taeyong hiçbir ses çıkarmadan başıyla onayladı ve Jaehyun'un elini tutarak ayağa kalktı. Ebeveynlerini bir yerlere sürükleyen çocuklardan farksızdı. Üst kata çıktılar ve birkaç oda geçtiler. Birisi de Taeyong'un çalışma odasıydı. Kitaplıklara ve bir çalışma masasına sahip olan odanın solunda bir şömine yanıyordu. Klasik bir çalışma odasıydı. Bütün düzeni bozan tek şey masanın üzerine yığılı olan not defterleriydi.
Çizim defterleri.
Taeyong'un tasarımları.
Taeyong duraksayan sevgilisine baktı ve bakışlarını takip etti.
"Çalışma odamda neden şömine olduğunu merak ediyorsun değil mi? Eski filmlerdeki odalara benzemesini istedim. Ayrıca oda sıcacık olunca kendimi güvende hissediyorum."
Jaehyun sevgilisinin kendisini çekiştirmesine izin verdi. Sonunda koridorun sonundaki yatak odasına varmışlardı. Taeyong kendini yatağa bıraktı, Jaehyun da hemen ardından yanına uzandı, göğsü Taeyong'un sırtına yapışıktı. Kolunu küçük bedenin üzerine bıraktı. Taeyong artık çok daha iyi hissediyordu.
"İyi geceler Jaehyunie. Seni seviyorum."
Uykuya dalarken Jaehyun'un ona cevap vermediğini fark etmedi bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOSS | jaeyong.
FanfictionTaeyong hayatını ve ruhunu tasarımlarına döken bir CEO'ydu. Soğuk bir kış gününde ruhunun bir şöminede cayır cayır yanabileceğini düşünmemişti. jaeyong fic.