Okul çıkışı Alihan ve Rüya dalıp gitmelerimi bahane ederek benimle gelmek isteseler de onları beklemeden yürümeye başladım.
Onu düşündükçe daha çok karartıyordum hayatımı... Onu düşündükçe daha çok yok ediyordum sevincimi, duygularımı... Gözümden süzülenlerle anlaşabiliyordum sadece.
Neden gitmişti bir gün öncesinde sarılırken? Neden gitmişti beni dünyalara değişmeyeceğini söylerken? Neden gitmişti veda bile etmeden? Neden gitmişti...
Özlemek ne diye sorsalar cevap veremezdim belki önceden. Ya da basit olurdu cevabım. Ama şimdi sorsalar özlemek ne diye... Onsuz nefes alamamak derdim herkese. Onsuz yavaş yavaş nefes almayı bırakmak... Onsuz yapamamak hiçbir şeyi... Onsuz... Onur'suz...
Geleceğine, döneceğine dair tüm umutlarım gün geçtikçe bir bir yok olurken sığındığım tek şey anılardı. Düşünürdüm... Seni seviyorum'u nasıl içten söylediğini düşünürdüm. Umut bulurdum kendi kendime. Sonra yanımda olmayışı yok ederdi umutlarımı.
Asansörden inip kapıyı çaldım.
Annem yüzüme bakıp ne olduğumu sorsa da onu takmayarak odama ilerledim. Çok soruyordu bu soruyu. On aydır... Ve cevap olarak benden koca bir hiç aldığı için üstelemiyordu...
Yorulmuştum artık özlemekten, numarasını defalarca kez arayıp "aradığınız numara kullanılmamaktadır" diye kadının yemin etmesini beklemekten. Yorulmuştum Onur'u sevmekten, en yorucusu da onu beklemekti... Nerede olduğunu bilmeden, nasıl olduğunu bilmeden, ne yaptığını bilmeden...
Kendimi yatağa bıraktım. Uyusam geçerdi belki her şey... Geçmese bile zaman geçerdi en azından. Son on aydır yaptığım her şey zaman geçirmek içindi, düşünerek çıldırmamak için...
Kulaklıklarımı takıp gözlerimi kapattım.
Sadece dört kelimelik bir hikâye var bilir misiniz? Onur ve benim hikâyem. Sadece dört kelime. Onur gitti, ben bittim... Bu kadardı her şey. Ne sevdiğinin dönüşünü bekleyen bir kız vardı hikâyede ne de geri dönecek bir adam...
"Unutmalısın" diye fısıldıyordu içimden bir şeyler bana. Dinlemeliydi onu ama beceremezdim ki . Nasıl unutabilirdim ki parlayan karamel gözlerini? Gülüşünü, harekelerini... Nasıl unutabilirdim "seni seviyorum" dediği her anı?
"Lütfen Onur" diye mırıldandım kendi kendime.
"Lütfen gel, yanımda olmak yerine karşımda ol istiyorsan ama gel..."
Odamın kapısı tıklatılınca şarkıyı durdurup kulaklıklarımı çıkardım. Kalkıp kapıyı açtım.
Sırıtan Rüya'yı ve gülümseyen Alihan'ı görünce gözlerimi devirdim.
"Hadi seni kaçırıyoruz!" dedi Rüya.
"Nereye?" diye sordum bıkkınlıkla.
"Hanımefendinin seçiciliğine bak! Kaçırılıyorsun diyoruz nereye diyor. Beğenmeyip gelmeme lüksün yok kalk!" diye cırladı Rüya.
"Püff" dediğim sırada Alihan güldü. Attığım bakışla yüzünde gülümsemenin kırıntısı kalmadı. Onda oluşturduğum korkudan memnun bir şekilde ceketimi aldım. Ceketimi aldığım yerde duran Onur'un ceketiyle birkaç dakika bakışıp yine Alihan ve Rüya'nın "hadi" demesiyle kendime gelip dolabı kapattım.
"Alihan ya, sen Rüya'yı, Rüya'da seni, kaçırsaymış fidye isteseniz verirdim ya yeter ki salın beni" diye söylendim.
"Ağzını mı kapatsaydık bunun?" diye sordu Rüya Alihan'a.
Alihan gülerek bana sarıldı. Rüya da diğer tarafıma geçti. Ortalarında ben sarıla sarıla yürüyorduk.
"Nereye yürüyoruz biz?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yonca
Novela JuvenilGitme diyemedim ona... Bilsem derdim gitme diye. Dinler miydi ki beni? Beni gerçekten sevse gider miydi... ☘ Yoncalar 4 yapraklı olunca getirmiş şansı derler. Benim yoncamın son yaprağı oydu. Şansım, sevincim oydu. O gitti, ben bittim... ☘ Tuana...