strawberries & cigarettes

575 75 101
                                    

final.

"parmakların çok çirkin."

kulağımın hemen yanından gelen gülme sesi beni de güldürdü. belki biraz da gıdıklandığım için gülmüştüm, sırtım göğsüne yaslanmış bir şekilde oturduğumuz için nefesi kulağımı gıdıklıyordu. sadece birkaç saniye sonra cevap geldi, o da altta kalmayı sevmiyordu. benim gibi.

"sana benziyorlar."

yüzünü göremesem de takındığı ifadeyi tahmin edebiliyordum, ukala. kafamı ona doğru çevirdiğimde ise tahminlerimde yanılmadığımı fark ettim. benim her an üzerine atlayacakmış gibi duran surat ifademin aksine o sırıtıyordu.

"pislik."

"sevgilinle doğru konuş."

"önce sevgilim benimle doğru konuşsun."

"jongin."

"efendim?"

"bir kere daha sevgilim desene."

"hayır."

"söylemezsen öperim."

"pislik."

ve oh sehun her zamanki gibi, dediğini yaptı. ama benim de elim armut toplamıyordu tabii, kendimden inatçısını görmemiştim daha. ellerimi omuzlarına yerleştirip ittim onu. kendimden ayırmayı başarsam da iki saniye sonra sehun yeniden dudaklarıma yapıştı. tekrar itmeye hazırlanıyorken aniden koltuğa uzanmış buldum kendimi.

sehun'un arabasının koltuğuna.

neyse ki arka koltukta oturuyorduk.

"sehun ne yapıyorsun? in üstümden."

"sevgilim diyene kadar, hayır."

"saçmalama sehun, in dedim."

"ben de hayır dedim."

"öyle mi oh sehun? demek inmiyorsun."

"evet kim jongin, inmiyorum."

"pekâlâ, sen istedin bunu."

yüzündeki ifade ve kaşlarının çatılması sırıtmamı sağlarken sağ bacağımı kaldırıp üzerimdeki oh sehun'un kıymetlisine dizimi geçirdim.

sonrasında tahmin edersiniz ki acı dolu bir inilti arabanın içini doldurdu, sehun'un bir eli refleksle kıymetlisini tuttuğu için tek kolu üzerinde kalıp benim üzerime yığıldı. ben de bunu fırsat bilip yerlerimizi değiştirdim ve üste çıktım.

kısa bir süre sonra sehun'un acısı biraz olsun dinince sinirle yüzüme bakmaya başladı, ben de onu daha fazla sinir etmek ister gibi -ki istiyordum- sırıtıyordum.

"bir daha benimle inatlaşırken iki kere düşün, sevgilim." bu sefer sehun'un dudaklarına yapışan bendim.

——————

"baekhyun voleybol elle oynanır, kafayla değil."

chanyeol amacına ulaşıp baekhyun'u sinirlendirmeyi başardığında okulun bahçesinde koşmaya başladılar. ve tabii ki kimse onları takmadı, alışmıştık artık.

junmyeon ve jongdae junmyeon'un çinli sevgilisiyle görüntülü konuşuyorlardı. adama çinli sevgili diye diye ismini unutuyordum neredeyse, yixing'di sanırım. ben de kafası dizime yaslı şekilde uzanan sehun'un saçlarıyla oynuyordum.

chanyeol koşarken sendeleyip düşünce baekhyun bunu fırsat bilerek üstüne atlamıştı. onlar yerde boğuşurken chanyeol sehun'a onu kurtarması için yalvarmaya başlamıştı bile, baekhyun'un elinden kurtulmak hapishaneden kaçmaktan daha zordu.

ruhun sarışın | sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin